Biliyorum uzun yazı okumayı sevmiyorsunuz, ama lütfen sabırla okuyun. AKP Milletvekili Şamil Tayyar "Kürt Ergenekon” adlı kitabında 1. Oslo pazarlıklarının nerede, nasıl tıkandığını yazdı. Şunları anlattı:
"Hakan Fidan’ın 27 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarlığı’na atanmasından sonra, Kürt sorununa kalıcı çözüm amacıyla bir eylem planı hazırlandı. Fidan’ın bu göreve gelmeden önce MİT yöneticileriyle Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı sıfatıyla katıldığı, sonrasında kurumun sürdürdüğü PKK trafiğindeki taleplerin, çözüme katkısı olacağı düşünülen bölümleri, eylem planında yer aldı."
Tayyar’ın aktardığına göre, MİT ‘in hazırladığı ilk aşama eylem planı içinde iki kritik düzenleme vardı. Bunlar, "KCK sanıklarının serbest bırakılması ve yüzde 10 olan seçim barajının düşürülmesi" idi.
Diğer PKK talepleriyle ilgili olarak da şu bilgiyi verdi:
"Ana dilde eğitim,Öcalan’ın İmralı cezasının ev hapsine çevrilmesi,yeni Anayasa’ya 'Kürt' sözcüğünün eklenmesi gibi talepler toplandı, ancak söz verilmedi, siyasi otoriteye iletmek üzere not edildi..."
Pazarlıklar, "MİT’in iki önerisi de devlette tam karşılık bulmadı. KCK soruşturması kapatılırsa, PKK’yı dizginlemenin zorlaşacağı, yüzde 10 barajı kaldırılırsa, siyasi istikrarın bozulabileceği değerlendirmeleri yapıldı" şeklinde sonuçlandı.
ERDOĞAN BU SÖZLERİNİ DE YUTACAK MI?
Tam 1 yıl sonra hangi noktada olduğumuza bakmadan önce, Barzanilerin, Ahmet Türk ve Sırrı Sakıkların bildiği, ama bizlerin ruhunun duymadığı Oslo pazarlıkları sürecinde kamuoyu önünde yapılan bazı açıklamaları hatırlatmak istiyorum.
2010 Nisan ayı idi, Başbakan Erdoğan Strazburg’da seçim barajının düşürülmesi talepleri üzerine şöyle konuştu:
"Yüzde 10 barajını indirmek ya da indirmemek demokrasiyle ilintili bir konu değildir. Şu anda Avrupa’da yüzde 8, yüzde 7 barajı da var. Biz ülkemizin istikrarı için, güveni için böyle bir adımı devam ettirme kararı almışız. Ülkemize yeni sıkıntılar yaşatmak istemiyoruz. Yeri geldiği zaman eğer bu barajın biraz düşürülmesi gerekirse, onu da yine halkımızla müzakeresini yaparız, ama onu size soracak değiliz. Kararını verecek olan 74 milyonluk Türkiye'dir."
Sonraki gelişmelere temel olması için Erdoğan’ın aynı açıklamada AKP olarak yüzde 10 barajını nasıl aştıklarına dair şu ilginç ifadelerinin de altını çizmemiz gerekiyor:
"Biz sol kanatta, veya sağ kanatta veya uçlarda kalmadık. Türkiye'de merkez siyaset yaptık ve halkımızın tamamını kucakladık. Etnik parti değiliz, bölgesel parti değiliz. Ülkemizin tamamında varız, ülkemizin tüm insanlarına hitap ediyoruz."
Baraj konusu Erdoğan’ın 12 Haziran seçim kampanyasının da ana temalarından birisi oldu. Rize’de yüzde 10 seçim barajını değiştirmek gibi bir düşüncesi bulunmadığını, Türkiye’nin istikrarı için bunun şart olduğunu söyledi. "AB istiyor” hatırlatmalarına ise "AB’nin böyle bir siyasi kriteri, Kopenhag kriterleri arasında yer almıyor. Biz, olmayan AB kriterlerinin bize dayatılmasını asla kabul etmeyiz” diye tepki gösterdi. Beykoz mitinginde ise "Bu oyunu hep beraber bozacağız" vaadinde bulunup, BDP’nin etnik bir parti olduğunu vurguladı.
Oslo sürecinde MİT’in, PKK’yı "ikna” için teklif ettiği, Erdoğan’ın bu sözlerle geri çevirdiği yüzde 10 barajının kaldırılması konusunda şimdi nereye gelindiğine geçmeden önce MİT planındaki, "KCK sanıklarının serbest bırakılması” önerisine de kısaca değinelim. O gün buna karşı çıkan "devlet”in sonradan çıkardığı 3. yargı paketi en çok KCK’lılara yaradı.
Şimdi?
AKP’NİN YOL HARİTASININ AÇILIMI!
Öcalan’ın muhatap alınabileceğini ve 2. Oslo pazarlıklarının başlayabileceğini birkaç hafta önce bizzat Başbakan Erdoğan dillendirdi.
Kılıçdaroğlu dahil herkes o masanın kurulmasını bekliyor.
Oysa Erdoğan’ın AKP Kongresi’nde açıkladığı 62 maddelik "yol haritası”, peşinden AKP Grubu’nda yeni anayasa için Meclis’e yılbaşına kadar süre vermesi, ardından 18 yaşa seçilme, er ve erbaşlara oy kullanma hakkı getirilmesi "açılımları”, masanın bu defa Ankara’da kurulduğunu ve çalışmaya başladığını gösteriyor.
Şamil Tayyar, MİT’in, PKK’nın diğer taleplerini siyasi otoriteye iletmek üzere not ettiğini belirtmişti ya, önce AKP Kongresi’nde açıklanan "yol haritas”ndaki bazı temel maddeleri ve bunların anlamını sıralayalım:
Partilerin kapatılmasının tamamen kaldırılması....
Parti kurulmasında kısıtlayıcı ve yasaklayıcı hükümlerin kaldırılması...
Partilerde tek tipleştirici hükümlerin kaldırılması.
Parti kapatmalarına son verilmesi.
Partiye değil gerçek kişilere ceza verilmesi.
Dünyada eşi benzeri olmayan şekilde etnik, dini, mezhepsel partilerin kurulması, ne söyler ve yaparlarsa yapsın o partilerin kapatılmayacaklarıdır.
Siyasete katılmanın önündeki tüm engellerin kaldırılması...
Seçimlerle ilgili mevzuaatın topyekün gözden geçirilmesi...
Temsilde adaletin sağlanması için tedbirler alınması...
Başbakan Erdoğan’ın yüzde 10 seçim barajı diretmesinden vazgeçip, PKK’nın resmen siyasete katılmasının önünün açılmasıdır.
Yargının hızlandırılması, yargılanma ve demokratikleşme bağlamında 4. Yargı Paketinin kanunlaştırılması.
KCK’lıların tahliyesi ve Öcalan’ın "ev hapsi”, belki de "özgürleştirilmesi”dir.
Anadilde savunmanın sorun olmaktan çıkarılması...
Anadilde kamu hizmetlerine erişim...
Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonunun kurulması...
Kamu hizmetlerinden yararlanmada her türlü etnik ayrımcılığa son verilmesi...
Mevzuatta etnik ayrımcılık algısı yaratan bütün hükümlerin ayıklanması...
Türkçesi, Anayasa’dan Türkçe’nin ve Türk ifadesinin çıkartılmasıdır.
Entegre sınır yönetimi sisteminin hayata geçirilmesi...
Doğu ve Güneydoğu’daki belediyelerin Barzani ile "entegraysonu”dur.
Yeni bir Köy Kanunu...
Türkçe köy adlarının değiştirilip Kürtçe, Rumca, Ermenice vs. eski adlarının verilmesidir.
YENİ ANAYASA İÇİN 2.5 AYLIK RESTİN MUHATABI!
Başbakan Erdoğan bu vaadlerinden 2 gün sonra Meclis’e, "Yılbaşına kadar yeni anayasayı yaptınız yaptınız, yoksa biz yaparız” resti çekti. Birkaç gün sonra da "18 yaşın seçilmesi, er-er başın oy kullanması” paketini açtı.
Meclis’e çekilen rest, bir boyutuyla PKK ve ağa babalarından 2.5 aylık süre talebidir.
Diğer boyutuyla, böyle bir anayasada anlaşma sağlanamayacağına göre, BDP ve muhtemelen CHP’deki "yeni CHP’liler”in desteğiyle kotarılacak bir anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yıkılması, olmadı Mart-Nisan aylarında referandum ilanıdır.
*********************************************** Müyesser’in Not Defterinden :
Darısı Diğer "Gizli"lerin Başına!..
Bence AB’nin bu yılki Türkiye İlerleme Raporunun en farklı ve çarpıcı cümlesi şu:
"Daha önce isim ve dinlerini gizleyen bazı Ermeniler gerçek isim ve dinlerini kullanmaya başlamışlardır."
Ne diyelim; İnşallah Müslüman veya Türk bildiğimiz diğer "gizli"ler de gerçek isim ve dinlerini kullanmaya başlar. Böylece "kaç kişiler"miş biz de öğreniriz.