Kapitalist sistemin kaybedenleri her zamanki gibi halklar, ama bu kez diğerlerinden farklı olarak hükümetleri de kaybedenler kefesinde görüyoruz. Öyle bir noktaya gelindi ki artık, seçimler geldikçe her iktidar koltuğu devretmek zorunda kalıyor... Dünya basını Avrupa Birliği’nin dinamosu Almanya ve Fransa’nın liderleri Merkel ve Sarkozy’nin el ele girdikleri toplantıdan sonra öpüşerek ve yüzlerinde ‘sahte’ gülücükler saçarak yaptıkları açıklamayı büyük puntolarla yayımladılar: "Sarkozy ile Merkel anlaştı...” Aynı gün aynı sayfalarda ilk haberi tamamlayan bir haber daha vardı. İtalyan bakan (İstihdamdan Sorumlu) Elsa Forneno'nun ağlayarak İtalyan halkına acı reçeteyi açıklaması..
Hemen akabinde dün de ünlü uluslararası kredi ve derecelendirme kuruluşu Standard and Poor’s (S&P) 15 ‘Avro Bölgesi’ ülkesinin kredi notunu düşürebileceği uyarısını yaptı. Böylece köşeye iyice sıkışan Avrupa halklarının acı ilaçları yutmaktan başka şansları kalmadı.
Kapitalist sistemin kaybedenleri her zamanki gibi halklar, ama bu kez diğerlerinden farklı olarak hükümetleri de kaybedenler kefesinde görüyoruz. Öyle bir noktaya gelindi ki artık, seçimler geldikçe her iktidar koltuğu devretmek zorunda kalıyor... Sistemin kazananı ise "şimdilik” başta finans kesimi olmak üzere bir avuç şirket. Daha doğrusu küresel kapitalizme yön veren 147 şirket.
Sistem analizi alanında uzmanlaşmış üç bilim insanın Stefania Vitali, James B. Glattfelder ve Stefano Battiston’un yaptıkları ve geçen ay yayımladıkları "Şirketlerin Küresel Denetim Ağı (The network of global corporate control” başlıklı araştırmanın sonuçları çarpıcı (bkz. Ergin Yıldızoğlu 28.11.2011). Le Monde gazetesi de 29 Kasım tarihli ekonomi ekini bu araştırmanın sonuçlarına ayırdı.
Global ekonomik sistemdeki güç dağılımını, firmaların karşılıklı bağımlılık derecesini ve firmaların global ekonomi üzerindeki etkilerini araştıran 3 bilim insanı, çalışmalarını Orbis’in, 2007 veri bankasında bulunan 194 ülkeden 37 milyon ekonomik varlık arasında OECD’nin ulus ötesi varlık (TNC) tanımına uyan 43 bin 60 şirket üzerinden yaptılar. Aslında özetle şunları söylemek mümkün:
Ortada, mülkiyet üzerinden birbirine bağlı bir "Ağ” var. İsterseniz bunu karmaşık bir yumak şeklinde düşünebilirsiniz. Ağın içinde 1318 firma var ve bu firmalar, başka iplerle de birbirine bağlı. Vitali ve arkadaşları bu ağa "Sistemin merkez firmaları” adını veriyor. Ve bu ağ, global dünya ekonomisinin toplam cirosunun yüzde 60’ını gerçekleştiriyor. Ancak daha önemlisi bu yumağın içinde daha da küçük bir grubun varlığı. Yine birbiriyle iç içe geçmiş 147 firma dünya ekonomisinin yüzde 40’ına sahip. Ve bu firmalar, dünya ekonomisi üzerinden devletlere/siyasete de hükmediyorlar.
147’ler listesine bakınca şunu görüyoruz: Listenin ilk 49 firması, banka veya benzeri para kurumu. (Hedge fonları vs.) Bir numara, İngiliz Barclays Bank. İki numara, kimsenin adını duymadığı Capital Group Companies. Bu grup, Geberit gibi ortaklarıyla birlikte bir trilyon doları yönetiyor.
İlk yirmi firma arasında JP Morgan, Goldman Sachs, UBS, Credit Suisse gibi bankalar var. Stefano Battiston, "Ekonomi üzerinden uyguladıkları yaptırım gücü muazzam” diyor.
Bu ağı gözünüzün önüne getirip oradan dünyada yaşanan gelişmelere baktığınızda daha da net göreceksiniz. Ağ delinmek istemiyor. Birlikte hareket etmek onlar için yaşamsal önem taşıyor. Ağın yükü öyle ağır ve kendisi öyle güçlü ki kaybetmek tüm kapitalist sistemin tepetaklak olması anlamına geliyor. Bu yüzden sistem çatırdadıkça halkların üzerinde giderek ağırlaşan yükler getiriliyor.
Bu yüzden küçüle küçüle derecelendirme kuruluşlarının maskarası haline gelmiş olan anlı şanlı devletleri kamu harcamalarını kısmaya zorluyorlar. Çalışanların ücretlerini düşürmek, emeklilik yaşını yükseltmek, kamu varlıklarını, ülke topraklarını elden çıkarmak, vergileri arttırmak...
Hükümetler "önlem” aldıkça insanlar işlerini kaybediyor, zaten bozulmuş olan gelir dağılımı daha da bozuluyor. OECD’nin son raporuna göre OECD ülkelerinde zengin ve fakir arasındaki uçurum son 30 yılın zirvesinde. İşte tam da bu yüzden "Yüzde 99 yüzde 1’e karşı” sloganıyla sokaklara dökülenlerin eylemlerini sürdürmesi yaşamsal önem taşıyor... Özlem YÜZAK - 09 Aralık 2011 - Cumhuriyethttp://dunya48.free.fr