Necdet Sivaslı Necdet Sivaslı, necdetes@mynet.com Daha önce "komşularla sıfır sorun” anlayışımızın bugün tamamen değişmiş olduğunu görüyoruz. Bu da hiç kuşkusuz Türkiye’nin dört bir tarafından tehdit altına girdiği anlamını taşıyor. Bir yandan Ermenistan ile olan sorunlarımız tırmanıyor, öte yandan Suriye ve İran olan sorunlarımıza her geçen gün yenileri ekleniyor. Bunun ötesinde Irak ile olan PKK sorunlarımızın halen çözüme kavuşmamış olması da bir başka baş ağrısı olarak karşımızda duruyor. Bütün bunları alt alta koyduğumuzda, Türkiye’nin gelecekte çok tehlikeli ve sonu karanlık olan bir belirsizliğe doğru sürüklenmekte olduğunu görüyoruz. İçinde bulunduğumuz çıkmazı en iyi gören, analiz eden ve karanlığa sürüklenişimiz görerek sürekli çağrıda bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını ve çağrılarını bu açıdan önemsiyoruz. Bahçeli, bugünkü iktidarın, BOP’un hesaplarını görmekle meşgul olduğunu, milletimize verilen gözdağlarını ve yapılan şantajları idrak edemeyecek kadar basiretinin bağlandığına dikkat çekiyor. "Bu çerçevede AKP, Türkiye’yi sonu karanlık olan bir belirsizliğe ve kaos ortamına sürüklemektedir” diyor. TÜRKİYE TEHDİT ALTINDA Biz daha önce konu ile ilgili olarak yazdığımız yazılarda, aynı endişeleri taşıdığımıza değinmiştik. Özellikle de Türkiye’nin, bölgede ABD ve AB’nin istekleri doğrultusunda hareket ettiğini, bunun da gelecekte ülkemiz için çok büyük zararlar vereceğinin altını çizmiştik. MHP Genel Başkanı’nın bugün taşıdığı endişelerin hepsini bizim de taşımakta olduğumuz bugün de vurgulamak istiyoruz. Dikkat edilecek olursa, Ortadoğu, özellikle de bölgemiz her an bir kan gölüne dönebilecek konuma getirildi. Bir yandan Suriye ile sıkıntılarımız sürerken, öte yandan İran ile olan ilişkilerimde de gerginlik yaşanıyor. Suriye’nin füzelerini Türkiye’ye doğru yönlendirmesi, İran’’ın, olası bir saldırıda ilk hedefin Türkiye’deki hedefler olduğunu açıklaması yanı başımızdaki tehlikenin büyüklüğünü ve önemini gözler önüne seriyor. Bu da hiç kuşkusuz "Türkiye dört bir yandan tehdit altında” görüşünü güçlendiriyor. İSRAİL’İN GÜVENLİĞİ İÇİN Burada asıl mesele, İsrail’in bölgedeki güvenliğini sağlamaktır. Bugün Türkiye’de İran saldırılarına karşı NATO şemsiyesi altında konuşlandırılacak olan füze kalkanının tamamen İsrail’i İran’dan gelecek tehlikeye karşı koruma altına aldığını bilmeyen yoktur. Hükümet olanlar bunun böyle olmadığını söylüyorlarsa da inandırıcı olmuyorlar. Geçen hafta ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüleri arda arda yaptıkları açıklamalarda şunu açık bir dille ifade ettiler. Bunun altını çizelim: " Amerika, bölgede İsrail’in güvenliğini ön planda tutuyor. Hiçbir müttefikimiz, İsrail’den daha önemli değildir.” Bu açıklamalar İsrail’in güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu, ABD’nin bir müttefiki olan Türkiye’nin İsrail’in güvenliğinde bir yem olarak kullanıldığı anlamına gelmiyor mu? Kaldı ki, ABD, İsrail için en önemli gördüğü müttefiklerini bile harcamaktan kaçınmıyor ve kaçınmayacaktır. Bunu da yapılan açıklamalardan görüyoruz. BAHÇELİ’NİN ENDİŞELERİ İçinde bulunduğumuz bu tehlikeli durumu gören, değerlendiren, kamuoyu ile paylaşan MHP Lideri’nin taşıdığı bu endişelere ortak olmamak mümkün değil. Bu nedenle önemsediğimiz bu endişeleri sizlerle paylaşmak istedik: "Tarafları gittikçe belirgenleşen, bölgesel kamplaşma ve gerilim hattı, milletimizin ve devletimizin bekasını olumsuz etkileyecek dinamikleri birer birer harekete geçirmiştir. AKP Hükümeti, böyle giderse, Türk milletini kanlı bir savaşın içine sürükleyecek ve bunun acı sonuçlarına herkesi ortak edecektir. AKP Hükümetinin uluslar arası ilişkilerdeki çarpık adımları, temelsiz sıfır sorun iddiaları, ısmarlama restorasyon hezeyanları ülkemizi çözümü ve dönüşü çok zor olacak bir kördüğümün içine hapsetmiştir. Hükümetin milli meselelere karşı izansızlığı, şerefli geçmişimizi sorgulayan çevrelere boyun eğen, tükenmişliği en başta Ermeni soykırım kaosuna cesaret ve koz vermiştir. Sürekli gündemde tutulan soykırım yalanı AKP’nin acziyet ve derin gafleti yüzünden fütursuzca ilerletilmiş ve aziz milletimizi töhmet altına alan bir kepazelik şekline bürünmüştür. Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesi adına maç bahaneleri ile yapılan ziyaretler, 10 Ekim 2009 tarihinde Zürih’te imzalanan protokoller, diasporanın tezlerini kabul ettirme konusunda ümitvar olmasını sağlamış ve soykırım iddiasının zinde tutulmasına katkı vermiştir. AKP Hükümeti, Dağlık Karabağ ve çevresinde Ermeni işgali bitmediği halde bunu imza masalarında görmezden gelmiş ve tek taraflı tek taraflı bir ilişkiye göz göre göre rıza göstermiştir. Ermenistan Devlet Başkanı’nın haddini ve hududunu aşan son beyanları, bu meselede bütün ölçü ve ayarların kaçtığının bariz delili olarak karşımızdadır. "Türk Liderler er veya geç Erivan’daki soykırım anıtının önünde diz çökecekler” ifadelerini kullanan Ermenistan Devlet Başkanı sonunda çizmeyi aşmış ve kendi onursuzluğunu katliamla özdeşleşen geçmişlerini kapatmak için şuursuzluğun batağına saplanmıştır.” Burada asıl söylenmek istenen şudur: Türkiye’nin bölgede sıkıntıya girmesi ile Ermenistan’ın ülkemizden toprak talepleri de masaya yatırılacaktır. Bunun hazırlıkları yapılıyor. BOP’un çerçevesinde bu konunun da var olduğu biliniyor. İşte, Bahçeli’nin endişe ettiği en önemli konulardan birisi de budur. Bu tür isteklerin hayat bulması, ülkelerin zayıf noktaları ile gündeme geliyor. Türkiye bugün zayıflayabilecek konuma doğru sürükleniyor, biz de bundan endişe ediyoruz.
http://www.yalquzaq.com
|