Perşembe, 15 Mart 2012 11:06
Tarih-i Küçük-i : 28 Şubat’tan 3 Kasım’a!
Keşif Hareketi mi, bir ileri çıkıştır, tüm kuvvetlerin yer değiştirmesini gerektirmiyor; ancak tüm kuvvetler harekete hazırdırlar ve varlar.
Güzel, peki, "28 Şubat” bir keşif hareketi mi, öyle sanıldı ve öyle olmadığı anlaşılmıştır. Nedeni mi, şimdi iddianameleri etüt ediyorum, bütün notlarımı, bir daha bakmayı planlamadığım kayıtlarımı, çekirge sürüleri misli talan etmişler, yerli yersiz saçmışlar, okuyorum ve itiraf etmeliyim ki ilginç buluyorum. Birisi şudur, "generaller çok zayıf, sağ-sol değil, iyi yetişmemişler”; ne köy olur ne kasaba, demek durumundayız.
Yüksek komutanların 35 yıldır aradıkları ekip : Akepe!
Çok iyi niyetli, çok heyecanlı ve hep birlikte Harbiye Marşı’nı çok güzel söylüyorlardı; ve Cumhuriyet’in kurucusuna İdare-i Maslahat ediyorlardı. 28 Şubat generallerinden söz ediyorlardı, 3 Kasım’a yol alıyorlardı ve 3 Kasım 2002 sabahında, akepe hükümeti çıkınca, "yüksek komutanların 35 yıldır aradıkları ekip işte budur,” diyordum. Acıdır ve tarihin beni tekzip etmesini istiyorum; "kötü” tarih ve méchant "talih” tekzip etmiyor. Üzücüdür.
İslamist darbe!
Kör Tarih, beni neden bozmuyor, 1979-1980 döneminde, "Ordu geliyor” demiştim. Ordu’dan hep "Kemalist” darbe beklerler; bense hem söyledim ve hem de yazdım: "Erbakan’ı hapse atacak ve Erbakan’dan daha İslamcı bir çizgi izleyecek”. Ama ne yazık, kendim formüle ettim, fakat önemini tam kavrayamamışım; insanlık halidir. Genç düşünürlerin düşünmeleri için "itiraf” ediyorum. Kendi keşfinin değerini bilmeyenler, Kopernik misli korkanlar hep oldular; beni de birisi sayabiliriz.
Humeyni'ye cevap: 12 Eylül!
Tarih mi, kör kehanetlerimi doğrulamaktan ve aydınlığa çıkarmaktan başka bir iş yapmıyor. Buradayız. Orada ve aynı yerde Wohlstetter de varmış, Humeyni Devrimi olmuş, İstanbul'da sormuşlar, balık yiyorlar ve rakı içiyorlar, "sırada Türkiye mi var", düşecek mi; "hayır, cevap vereceğiz", cevabı budur. 12 Eylül Humeyni'ye cevaptır; "Amerikan İslamı" ve "Yeni Osmanlı İmparatorluğu", diğer sözcüklerle, "islamizasyon" ve "osmanizasyon" ana rahmine düşmüş olmaktadır. İşte Paşam, ordu budur. Devamla, Fitne'yi yine salık veriyorum.
93 Darbesi!
Bir, öldürdüler, Uğur'u, Eşrefi, Özal'ı ve 1993 yılındadır. İki, Demirel Çankaya'ya, Çiller Başbakanlığa çıkartıldılar. Üç, Çiller'in çıkışında, Amerika Dışişleri Bakanı İstanbul'da idi; 15 Haziran 1993 tarihinde, hiçbir gazetenin basamayacağını bile bile bir basın açıklaması yaptım, "Darbe" dedim. Şimdi "Ey Tarih", bütün gazeteleri kör yapıyorsun; artık "Darbe" yazıyorlar. Güzel, check, "Refah-Yol" Hükümeti işte bundan, sonradır; Erbakan Başbakan ve Tansu Çiller yardımcısıdır. Şubat'a yaklaşıyoruz.
Israel-Türkiye ittifakı!
Tamam mı, hayır ve 1996 yılında, Türk Tarihinin en gizli ve en mühim ittifakı imzalandı, Türk-İsrael gizli anlaşmasıdır. Menderes-Ben Gurion ittifakı eskimişti. Bu ittifak ile özellikle İsrael ile Türkiye, tek devlete yaklaştılar, kara kuvvetleri ortaklaştılar; ortak protokoller ve görüşmeler tertip ettiler. Tabii, bir, günahlarım çoktur, Sky Tv'de programlarımda bunu ben ifşa ettim; Şevket Kazan inkar etti. İki, Abdullah Gül, Refah-Yol'un dışişleri ile görevli devlet bakanıydı; bu ittifakı, Gül’le ikinci başkan Çevik Bir kotardılar. Gül-Gülen İsrael'e çok yakındırlar. Güzel, üç, başladılar; şimdi cehepe'den milletvekili Turhan Tayan, İsrael'e giden ilk Savunma Bakanı oldu. Dört, İsmail Hakkı Karadayı ilk genelkurmay başkanıdır; dört gün kaldı ve 28 Şubat 1997 tarihi ve gününde, İsrael'den döndüler. Şubat'ı görüştüklerinden şüphe etmek için bir nedene sahip değiliz. Usul ve tarih buradadır.
Türkiye'deki İsrael!
Peki, yine, 28 Şubat mı, basıncı aldılar ve balonu patlattılar. Keşif çıkışı dahi diyemeyiz, kuvvetler yerlerinde durdular. Bir el çırpmadan ve ben çok yapıyorum; paşalar yaparsa, eğlence diyorum. Bir sözüm var, "İsrael, Türkiye'de Israel'de olduğundan daha güçlüdür" ve şimdi precision zamanıdır. a, Hürriyet Gazetesi'nde çok güçlüdürler. Kuruluşları nerede ise, senkronizedir. b, yüksek komutanlıkta kuvvetlidirler. Nedenlerini burada tahlil etmek istemiyorum.
Erbakan ile Erdoğan!
Güzel, kitapları var, Doktor Cemal Dindar'in iki sözü mühimdir. Bir, Bülent Arınç'ın "beni 28 Şubat AB'ci yaptı" sözünü aktarmıştı ve iki, "çok net olarak söylüyorum, 12 Eylül olmasaydı, Tayyip Bey başbakan olamazdı", tespitleridir. ikisi birdir; buradan ilerliyoruz. Burada, bir "akepe" doğumunu görüyoruz; "Anti-Israel ve anti-Hıristiyan Avrupacı Necmettin Erbakan'dan ayrılış burada" başlamaktadır. Tırnak içindeki ifadeyi, "Biat illa Biat" yazımdan, 24 Şubat 2012, aktarıyorum. Bu yazının çokça tartışıldığını anlıyorum.
Washington-Tel-Aviv formülleri!
Şöyle devam ediyor: Güzel, bir parantez ile araya giriyorum, formülasyon bana ait, ancak, Dindar'ın analizleriyle çelişmiyor ve yine, bir, 28 Şubat Erbakan türü bir İslami hükümete kapının kapatılışı anlamındadır. İki, Avrupa ve özellikle Amerika'ya açılmak, özel sektöre ve büyük devletlere açık, yoksulluğu tolere eden, Allah'ın hikmeti sayan, bir İslami hükümete kapı açmaktadır. Doktor da bu görüştedir. Üç, ekliyorum, Avrupa Birliği, aynı zamanda Ordu'yu çökertme birliğidir. Buradayız, parantezi kapatıyorum. Yine güzel, kabul ediyorum, daha açık ve kaba yazılabilirdi, ancak yine de net; bunlar benim düşüncelerim değil, Doktor Dindar'ın kitabının da yardımıyla, bir tayfa İslamcı politikacının 28 Şubat'tan ve Erbakan hükümetinin düşürülmesinden çıkardıktan sonuçlardır. Ve tabii, Washington ve Tel-Aviv bu formülasyonun mimarları arasındadırlar.
Paşaların tasfiyesi!
Bundan sonrası çok kolay görünüyor; Karadayı'nın yerine gelen Hüseyin Paşa'nın, Kıvrıkoğlu, yüksek bir "28 Şubat Edebiyatı" ile, heyecanlı paşaları tasfiye ettiklerini biliyoruz. Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak ile Kara Kuvvetleri Komutanlığının doğal sahibi, Edip Paşa, Başer, ilk akla gelenlerdir. Şunu da ekleyebiliyorum, yasalar vardır; bizler icat etmiyoruz, varlar, bizler sadece açıklıyoruz. Devalüasyon yasaları mevcutturlar, ben yazmasam da duyulmaktadır. Peki, ne demek, 2003 tarihine kadar devam edecek bir hükümeti 2001 devalüasyonu henüz soğumadan, bir emrivaki ile 3 Kasım 2002 Erken Seçim'e zorlamak, taammüden, iktidarı akepe'ye vermektir. Ve bunu yapan iki kişi, bir, Kıvrıkoğlu ve diğeri, Sedat Ergin'dir; Ergin'in Washington aşkı ile hareket ettiğini biliyoruz. Tekrar açmak istemiyorum. Böylece keşif yazısını bitirmiş oluyorum.
İdare-i Maslahat!
Behice Boran'ın hep tekrarladığı bir acı Frenk sözünü hep biliyoruz. Cehennemin yolu iyi niyet taşlarıyla döşelidir; doğru, 28 Şubat iyi niyet doludur. Ancak çok zayıf, tükenmiş, Mustafa Kemal ile İdare-i Maslahat oynayan paşaların iyi niyet taşları, ne yazık, sadece başımıza yağıyorlar. Ve şimdi de Halep'e, Şam'a düşürmeyi deniyorlar. Ama artık zor düşürürler, bir kez oluyor ve biz şimdi aşılandık.
Yalçın KÜÇÜK - 15 Mart 2012 - Aydınlık
http://www.dunya48.com