THE WOLRD

11-11-11
Friday, 22.11.24, 00:07
Welcome Guest | RSS
Live Silver Price

Live Brent Oil Pri

Site menu

Section categories
Covid 19 [1]
USA and Canada [266]
Deutschland [218]
Europe [53]
China [23]
Russia [85]
Türkiye [455]
Caucasus [1]
Kazakhstan [98]
Turkic World [66]
Muslım World [37]
Iran [36]
Syria [14]
Israel [18]
Asia [12]
India [12]
Military [4]
Africa [7]
Latin America [10]
History of the World [16]
Editorial [23]
Books [4]

Chat Box

Our poll
Rate the site
Total of answers: 73


18:01
Suriye ve İran Açmazında Türkiye!

efendiler_hangi_ilerleme_dis_guclerin_nasihatlariyla_olur225


Suriye ve İran Açmazında Türkiye!

Rusya’dan sonra İran’ın da Suriye’ye iki savaş gemisi yollaması, hem Tahran’ın konuya verdiği önemi gösterdi hem de "komşularla sıfır sorun” politikasını bir kez daha kevgire çevirdi.

Böylece Türkiye ve İran arasındaki diplomatik makas daha da açıldı. Malatya Kürecik’e yerleştirilen ve İsrail’in güvenliğini sağlamaya dönük olan füze kalkanı radarından doğan gerginliğin yanına Suriye’ye dönük zıt politikaların doğurduğu gerilim de eklendi. Suriye’de İran’ın Esad’ı, Türkiye’nin ise muhalifleri destekleyen pozisyonları iyice pekişti.

Bu koşullarda en büyük sıkıntıyı çeken taraf Türkiye’dir. Hem Suriyeli muhaliflere kucak açıp, onlara her türlü desteği vermekte, hem de onların bir komutanını Suriye’ye iade etmektedir. Hem Rusya ve İran’a enerji açısından bağımlıdır, hem de ABD’nin "Suriye’ye saldır” yönündeki baskısıyla karşı karşıyadır. BM Güvenlik Konseyi’nde İran’a yönelik yaptırımlara Brezilya ile birlikte "hayır” diyen Türkiye, şimdilerde İran’la gerginlik yaşamaktadır. Birkaç yıl önce İsrail’le yaşanan gerginlik ve İran’la kurulan yakınlık nedeniyle Türk dış politikasında "eksen kayması” olduğunu söyleyen emperyalist güçler, şimdi Suriye ve İran’a karşı Türkiye’yi cepheye sürmektedir. O dönemler uğruna "Batılı müttefiklerimizi” bile küstürdüğümüz İran ise şimdilerde hem enerji konusunda bizi sıkıştırmakta hem de kendisine yönelik bir saldırı halinde Malatya’daki füze kalkanı radarını vuracağını açıkça söylemektedir.

Türkiye – Suriye ilişkileri çok daha gergindir. Bir zamanlar ortak bakanlar kurulu toplantıları yapan, serbest ticaret anlaşması imzalayan, vizeleri kaldıran iki komşu arasındaki ilişkiler asgari düzeye inmiştir. İki ülke sınırını ağırlıklı olarak Türk askerinin koruması kararı alan, su konusundaki, Hatay meselesindeki iddialarından vazgeçen, Türkiye ile birlikte tatbikat düzenleyen Suriye’de, Türkiye’ye yönelik öfke kabarmıştır. İki ülkenin, özel hayatlarında ailece görüşen liderleri, birbirleri hakkında zehir zemberek konuşmaktadır. İşin en garip tarafı ise o dönemlerde Suriye ile İsrail arasında arabuluculuğa soyunan Türkiye’nin, şimdi adeta zoru başararak, yıllardır kanlı bıçaklı olan bu iki ülkeyle de gerginlik yaşamasıdır. Bu anlaşılması zor durum, politikacılarımızın siyasal iktisat, tarih ve coğrafya bilmemelerinin sonucudur.

Suriye’nin terör örgütüne verdiği desteği, (ki uzun yıllar Ankara ile Şam arasındaki en önemli sorun olmuştur), Türkiye diplomasiyi ve askeri tehdidi aynı anda kullanarak çözmüştü 1998 yılında. Şam da hemen geri adım atmış, yıllarca kucak açtığı terör örgütü liderine kapıyı göstermişti, Adana Mutabakatı uyarınca. Ardından da iki ülke ilişkileri siyasi açıdan istikrarlı biçimde, iktisadi açıdan ise hızla gelişmeye başlamıştı. Şimdi ise durum tam tersi yönde seyretmektedir. Türkiye, başlangıçta Suriye’de de, Libya’da olduğu gibi muhalefet güçleri ile rejim arasında arabuluculuk yapmak istemiş, ama bunun devamı gelmeyince, tamamen muhalifleri desteklemeye başlamıştır. Suriye’nin Dera kentinde 2011 Mart ayında başlayan ilk eylemler Lübnan topraklarından destek alırken, Ankara’nın devreye girmesiyle Hatay, Lübnan’dan sonraki lojistik merkez olarak seçilmiştir.

ABD Gözetiminde Rol Model Olmak!

2011 sonunda Irak’tan askeri anlamda çekilen ABD, bıraktığı boşluğun Türkiye tarafından doldurulmasını istemektedir. Bu nedenle bastırmaktadır. Yeni anayasa bu kapsamda yazılmaktadır. Ana muhalefet partisi, bu nedenle "yeni” lenmiştir. Kuzeydeki Kürt yönetiminin lideri Barzani bu nedenle Türkiye’nin muhatabı olmaktadır. Ankara, bu yönetimin bağımsızlık ilan etmesini bu anlamda teşvik etmekte, kendisini tanıyacağına söz vermektedir. Kısacası ABD, Türkiye’nin Barzani’ye göz kulak olmasını, kol kanat germesini istemektedir. İran’ın Irak’taki nüfuzunun daha da artmasından çekindiği için de, Türkiye’yi İran’ı engelleyecek, dizginleyecek güç olarak cepheye sürmektedir. Türkiye ise neye öncülük edeceğini de, neye öncelik vereceğini de bilmemektedir.

Washington, Suriye’de Esad’ı devirip, onun yerine İran’a karşı mesafeli, ABD ile İsrail’le yakın bir ismi iktidara getirmeye çalışmaktadır. İran, Suriye’de böylesine Batı güdümlü bir iktidarın Tahran’ın çevrelenmesini, yalnızlaştırılmasını kolaylaştıracağını görmektedir. Bu nedenle Şam’ın yanı sıra Moskova ve Pekin’le de ilişkilerini güçlendirmektedir. Bu yolla aynı zamanda Türkiye’yi de çevrelemektedir. Batıya karşı hiç boynunu bükmemekte, tersine Tahran’daki İngiliz diplomatlarını sınır dışı ederken ya da İranlı öğrenciler İngiliz büyükelçiliğini basarken, batıdan korkmadığını vurgulamaktadır. İran’ın Irak’ta da eli çok güçlüdür. Irak merkezi hükümetinin Suriye’yle yakınlaşmasında, Tahran’ın rolü büyüktür. İran ayrıca, Hamas’ın Şam’daki bürosunu kapatıp, Suriye’yi önemli ölçüde terk etmesini de, bu örgütün ABD’ye şirin görünme çabası olarak yorumlamış ve Suriye’ye vereceği desteğin artarak süreceğini vurgulamıştır.

İran, diplomatik hesaplarını yaparken, bölgesel ve küresel gelişmeleri başarıyla kullanmaktadır. Örneğin, ABD’nin Afganistan’da batağa saplandığını görmektedir. Afganistan’da ABD’den sonra en çok asker bulunduran ülke olan Almanya bu gerçeği açıkça itiraf ederken, İran Almanya ile ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. ABD’nin şimdiye dek Suriye’yi vuramadığını, tüm bunların yanında Pakistan’ı da kaybettiğini saptamıştır. Tahran, Pakistan’ın Çin’le yakınlaşmasının ve Pakistan’daki ABD üssünü kapatmasının da, Özbekistan ve Kırgızistan’daki ABD üslerinin kapatılmasının da, Washington’un Kuzey Kore’ye diş geçirememesinin de, ABD’nin azalan gücünün göstergeleri olduğunu görmektedir.

Ankara ise bölgesel ve küresel gelişmeleri doğru değerlendirmekten uzaktır. Türkiye’nin Arap ülkelerine "ilham verici bir model” oluşturduğunu öne süren iç ve dış çevreler, aynı Türkiye’nin görünüşte gergin olduğu İsrail’le ticari ilişkilerinin arttığını saklamaktadırlar. Yakın zaman öncesine dek sıcak ilişkiler kurduğumuz Suriye ve İran’la şimdi gerginlik yaşamamızın en önemli nedeninin, 2011 sonunda Irak’tan askerlerini çeken ABD’nin talebi olduğunu gizlemektedirler. Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki yönetimin lideri Barzani ile ilişkilerinin iyi olduğunu ancak Irak merkezi hükümetiyle sorun yaşadığını örtbas etmektedirler.

Çünkü görevleri budur. Onlar da Türkiye’nin bölgedeki etkinliğinin, ABD’nin izin verdiği kadar olduğunu çok iyi bilmektedirler. Soğuk Savaş ezberinden kurtulamayan ve "hayır” demeyi unutan Türkiye’nin durumu şudur: ABD’nin çizdiği sınırı aştığında askerinin başına çuval geçirilir. Terör eylemleri artar. Siyasi dengeleri altüst olur. Ekonomik "istikrarı” bozulur. Borsa düşer. Dolar yükselir.

Barış DOSTER - 27 Şubat 2012 - İlk 





Category: Türkiye | Views: 1972 | Added by: Emo | Rating: 0.0/0
Total comments: 0
Name *:
Email *:
Code *:
Live Gold Price

Live Wti Oil Price

Calendar

Search

Log In

Entries archive

Statistics

Total online: 26
Guests: 26
Users: 0

Copyright theworld-11-11-11.com 2024© All rights reserved