Sadece Atatürk'ü Değil, Toptan Türk'ü Sildiler !
Meclis’te çalışmalarını sürdüren komisyon Anayasa’dan Türk adını silmeyi tartışadursun,
Cumhurbaşkanı Gül’ün atadığı yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya yeni YÖK Yasası taslağıyla üniversitelerden sadece Atatürk değil, tamamen Türk kimliğini kazıdı.
Dün YÖK Başkanı Çetinsaya tarafından açıklanan yeni tasarı birçok maddesi itibarıyla Anayasa’ya aykırı ve çok tartışmalı gelişmelere yol açacak nitelikte. Sırasıyla gidelim:
Mevcut YÖK Kanunu’nun birçok maddesinde, "Atatürk İnkılapları ve ilkeleri, Atatürk milliyetçiliği, Türk Milleti, Türklük, üyke ve millet sevgisi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne karşı görev ve sorumluluk, Türk Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünden” söz edilirken, AKP YÖK’ünün kanun taslağında bir kez bile "Türk” adı geçmiyor. Sadece şu var; YÖK’ün adı Türkiye Yükseköğretim Kurulu (TYK) oluyor.
Oysa Anayasa’nın başlangıç bölümü ile değişmesi ve değiştirilmesi teklif edilemez ilk 3 maddesi bir yana 42. maddede, "Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan kaldırmaz” deniliyor. Keza 58. madde şunu öngörüyor:
"Devlet, istiklâl ve Cumhuriyetimizin emanet edildiği gençlerin müsbet ilmin ışığında, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda ve Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaç edinen görüşlere karşı yetişme ve gelişmelerini sağlayıcı tedbirleri alır.”
*** *** ***
Polis Ve Askeri Okullar Özelleşecek Mi?
Mevcut YÖK Kanunu’nun 2. Maddesinde şöyle bir hüküm var:
"Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumlarıyla ilgili hususlar ayrı kanunlarla düzenlenir.”
Çünkü Anayasa’nın 132. Maddesi çok açık; "Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatına bağlı yükseköğretim kurumları özel kanunlarının hükümlerine tâbidir” deniliyor.
Ama AKP’nin TYK’sında buna dair bir düzenleme yok. Vakıflar, özel kişi ve kuruluş üniversitelerine adeta sınırsız imkânlar getiren taslakta, bu düzenleme olmadığına göre, acaba askeri ve polis okullarının da özelleştirilmesi mi planlanıyor?
*** *** ***
Ruhban Okulu Formülü Mü?
AKP YÖK’ü için hazırlanan kanun taslağında, ülkemizde yabancı yükseköğretim kurumu açılması da detaylı şekilde düzenleniyor. Yabancı yükseköğretim kurumlarının Türkiye’de fakülte, enstitü, konservatuar ve meslek yüksekokulu açabilmesini öngören maddeye göre;
- Yabancı okulların açılamasına mütekabiliyet şartı aranarak, Bakanlar Kurulu kararı ile izin verilecek.
- Yabancı yükseköğretim kurumlarının Türkiye’de kurdukları fakülte, enstitü, konsevatuar ve meslek yüksekokulları kendi eğitim programlarını uygulayacak.
- Bu okulların öğrenci kontenjanları Türkiye Yükseköğretim Kurulu’nca belirlenecek.
- Bu okullara, belirlenen kontenjanın yüzde 25 oranında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı alınabilecek.
Mütekabiliyet şartına bakalım:
Bunun şimdilik, göstermelik olduğu anlaşılıyor. Zira yabancılara mülk satışında da mütekabiliyet şartı vardı. Ancak AKP, "Gelişmiş, demokratik bir ülkede mütekabiliyet kabul edilemez” gerekçesiyle bunu kaldırdı. Bir süre sonra yabancı okulların açılmasında da aynı söylem kullanılırsa, şaşırmayalım.
İkincisi; AKP’nin yıllardan beri Ruhban Okulu’nu Patrikhane, Yunanistan, AB ve ABD’nin belirlediği şartlarda açmak istediği malum. Ancak o şartlar, Anayasa ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na aykırı olduğu için bu yapılamadı. Sonunda Yunanistan’a, "Biz Ruhban Okulu’nu açalım, ama siz de Batı Trakya’da bir Türk Lisesi açın” teklifi götürüldü. Bu gelişmeler çerçevesinde şöyle bir tahminde bulunsak acaba yanlış mı olur?
Yunanistan aynen Atina’ya cami yapma sözünde olduğu gibi, Batı Trakya’da bir lise açma konusunu "açtım, açıyorum” diye savsaklar, bu arada bizimkiler "mütekabiliyet” gerekçesiyle Yunanistan’ın, İstanbul’da bir enstitü veya meslek yüksek okulu açmasına izin verir. Öğrencilerin yüzde 75’i Yunanistan’dan gelir, kalan yüzde 25’i de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Rumlardan oluşur. Yeni düzenleme, kendi eğitim programlarını uygulama imkânı verdiğine göre de bu okulda pekala Ruhban Okulu müfredatı uygulanabilir.
İşte AKP’nin YÖK’ü, işte şüpheler ve sorular... Bu düzenlemeler gerçekten Türkiye ve Türk gençliğine mi yöneliktir, kararı siz verin.
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler...
Müyesser YILDIZ - 06 Kasım 2012
http://www.facebook.com/MuyesserYildiz
***********************************************
Müyesser’in Not Defterinden:
PKK Şovunu İzlediniz!..
PKK’nın emriyle cezaevlerinde ölüm orucu ve açlık grevi başlatanların üç talebi var: ana dilde eğitim-öğretim, ana dilde savunma ve Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılıp İmralı’dan çıkartılması.
Bakın 1 haftada neler oldu:
Başbakan Erdoğan Almanya’da: "Türkiye’de ölüm orucunda olan sadece bir kişi var. Şu anda açlık grevi ve saire, böyle bir şey yok. Bu da tamamen şovdur" dedi.
Yardımcısı Bülent Arınç dünkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra açlık grevindeki tutuklu veya hükümlülerin 54. günde olduklarını belirtip eylemi sona erdirmelerini rica etti.
Başbakan Erdoğan hafta sonu partisinin Kızılcahamam Kampında, Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması talebiyle ilgili, "Açık, net söylüyorum: ailesi ve yakınları görüşmek istediği sürece görüşmeye devam edebilirler, herhangi bir engel yoktur. Ama avukatlar noktasında onu bir kenara koyun." dedi.
Yardımcısı Bülent Arınç yine dünkü Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Öcalan’ın avukatlarıyla görüşmelerinin iki sebepten kesildiğini; bunlardan bir tanesinin avukatlarının bir kısmının başka davalar sebebiyle tutuklu veya hükümlü bulunması, ikincisinin kendi sözlerinin dışarıya yanlış aksettirdiği iddiasıyla bizzat kendisi tarafından avukatlarıyla görüşmemek isteği olduğunu ve kesinlikle bir tecrit uygulanmadığını anlatıp ekledi: "Abdullah Öcalan herhangi bir konuda avukatlarıyla görüşmeyi arzu ederse bu imkanın Adalet Bakanlığı tarafından sağlanması mümkün olabilir".
Başbakan Erdoğan Kızılcahamam Kampı'nda: "Açlık grevini bize şantaja dönüştürmeyin." dedi.
Yardımcısı Arınç, Bakanlar Kurulu’nun ardından Başbakan Erdoğan’ın "anadilde savunma yapma" konusunda gerekli çalışmanın yapılması için Adalet Bakanına talimat verdiğini açıkladı.
Geriye kaldı mı Öcalan’ın İmralı’dan çıkartılması?
Başbakan Erdoğan, "Biz sizin söylemenizle, bu tür eylemi yapmanızla terörist başını oradan çıkartıp evine göndermeyiz. Yok böyle bir şey." demişti.
Yardımcısı Arınç Bakanlar Kurulu sonrasında: "Üç hususu da kapsayan talepler ister demokratik olsun ister olmasın, ister haklı olsun ister haksız olsun, ister makul olsun isterse çok yanlış olsun... Bir hükümete düşen görev bütün bunları dinlemek, anlamak ve bu konuda anayasal boyutu içinde yapılabilecek ne varsa bunu yerine getirmektir... Konuştuğunuz bütün konuları ve bundan daha fazlasını, bugün dile getirdiklerinizi, bundan sonra dile getireceklerinizi, hem milli iradenin temsil edildiği Meclis'te konuşma imkanımız var hem de bizim tartışma imkanımız var." gibi bir açık çek verdi.
Bu tabloya göre kim şov yapmış, kim kimi teslim almış oldu acaba?!..
*** *** ***
CHP ve MHP’li Başkanlar "Terörist" Ya Bunlar?
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon’un başına gelmeyen kalmadı.Kocaoğlu, "çete lideri” olarak 300 küsur yıl hapisle yargılanıyor, cezaevine girmesine ramak kalmıştı. Durak ve Kocadon aylarca hapis yattı. Hepsinin ortak özelliği muhalefet partilerinin belediye başkanı olmalarıydı.
Bir de BDP’li belediye başkanlarına bakalım; Örgütten talimat aldıkları, PKK’lı bir odacının Baydemir’i yargıladığı ortaya çıktı... AKP iktidarına, bilhassa Başbakan Erdoğan’a söylemedik söz, yapmadık hakaret bırakmadılar. Ne ağaç dalları kaldı, ne soykırımcılıkları... PKK’ya kaynak aktarımları da cabası...
Diyarbakır Belediye Başkanı Baydemir son olarak Diyarbakır’da açlık grevlerine destek mitingine izin verilmeyince, "Alçaklar, faşistler, Allah belanızı versin” diye dümdüz gitti.
Sonuç; Her zamanki gibi Savcılık inceleme başlatmış.
Tamam anladık, BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıkları var... Peki BDP’li belediye başkanlarının bu dokunulmazlığının hikmet-i sebebi ne?
CHP veya MHP’li başkanlar, BDP’lilerin yaptıklarının binde birini yapmadığı halde, akıbetlerini gördük. Bunlara dokunanlar, BDP’lileri dokunmaktan korkuyor mu yoksa?
http://www.dunya48.com