Cuma, 10 Şubat 2012 21:06
Şeytan Dörtgeni : CIA - MOSSAD - DTK - Barzani! (1)
” Bizim için Şeyh Sait, Seyit Rıza, Mustafa Barzani neyse Öcalan da odur.” demiştir Aysel Tuğluk.
Benim için de ama farklı bir bakış açısından aynıdır diyerek yola devam ettik. Özellikle yanlış bilgilendirildiğimiz tarih kitabının sayfalarını yırtarak Şeyh Sait denilen işbirlikçinin gerçek yüzünün sadece ufak bir bölümünü paylaştım sizlerle… Şimdi Seyit Rıza‘yla devam edeceğiz ama…
Seyit Rıza?
Yazmaya gerek var mı? İngiliz ajanı Seyit Rıza, efendilerine yazdığı mektupla ihanetini kendisi belgelemiştir. Bu nedenle Seyit Rıza’yı kılavuz tutanların burnu pislikten kurtulamayacaktır. "Dersim bir insanlık suçudur.” diyenlere ve bu konu ile ilgili özür dileyenlere de kılavuzun o pis kokusu bulaşmıştır.
Seyit Rıza sadece bir İngiliz ajanı değil, aynı zamanda Fransa’nın da piyonudur. Ayrıca Seyit Rıza’nın İngiltereye yazdığı ve yardım, merhamet dilenen mektubu ise ihanetin belgesidir. Bu mandacı zihniyete rıza gösteren zihniyet, Cumhuriyete’e baş kaldırmış, isyan etmiştir. Hattâ Elazığ’ı işgal etmiş, Türkiye’den toprak almak ve bağımsız bir devlet kurmak sevdası ile çapulcu ordusu ile Diyarbakır’ı işgal etmek için planlar yapmış, ancak başarıya ulaşamamıştır.
Bu hain planını uygularken "Büyük Abi”lerinden aldığı ders gereği kadınları ve çocukları öne sürmüş ve Cumhuriyet’in kendini savunmasında onların telef olmasına neden olmuştur.
Fazla söze gerek yok, Türkler Musul sorunu ile uğraşırken karşılarında Şeyh Sait’i, Hatay meselesinde ise Seyit Rıza’yı bulmuşlardır.
İki vatan hainin de sonu aynıdır. İdam! Ancak halen o bölgede faaliyet gösteren güçler bu iki hainden sahte kahramanlar yaratacaktır.
Molla Mustafa Barzani?
Baba Barzani’yi daha iyi irdelemek adına olayları güncelleştirerek bir tur yapmamız gerekmektedir.
1915 yılında Irak’ı işgal eden İngiltere, Osmanlı’nın bu topraklardaki dokuz yüz yıllık hakimiyetine son vermiştir. Tarih şu gerçeğin altını dikkatle çizmektedir. 1921 yılında sözde bağımsız, gerçekte İngiltere’nin güdümündeki Irak Krallığı’nın sınırını iki İngiliz casusu Getrude Bell ve Lawrens cetvelle çizmiştir. Bu iki casus, sınırı çizerken özellikle ilerideki planlarına yönelik bir uygulama yapmışlar ve sınır aşılması ve denetlenmesi zor olan yüksek dağların üzerinden geçirilmiştir. Haşimi sülalesinden gelen bir numaralı Türk düşmanı Faysal’ın, Irak tahtına İngiltere tarafından ataması yapılmıştır.
"Kak Barzani- Mam Talabani”
Davutoğlu’nun "Kak Barzani ve Mam Talabani”sini tanımak için 1950′li ve daha önceki yıllara dönmek gerekmektedir.
Bü iki aşiret reisinin geçmişlerini inceleyecek olursak, her ikisinin de vatanlarına ihanet ettiklerini ve bölücü faaliyetlerin odağı oldukları da açıkça görülmektedir.
Molla Mustafa Barzani KGB ve MOSAD’ın ajanlığını yapmış ve onlarla birlikte bölücülüğün şifresini çözmek için gizli faaliyetlerde bulunmuştur. Molla Mustafa Barzani, Irak hükümeti tarafından "Vatan Hainliği” suçundan gıyabında yargılanmış ve idama mahkum edilmiştir.
Barzani aşireti ikiye bölünerek, bir kısmı Rusya’ya, diğer bölümü ise İsrail’e göç etmiştir. Molla Mustafa Barzani 110 Peşmerge ile SSCB’nde her türlü bölücü çalışmalara devam etmiştir.
SSCB’nin Ortadoğu Masası’nda görev alan Molla Mustafa, kendi öz vatanını bölmek adına KGB ve MOSSAD ile birlikteliğine devam ederek, ajanlığını sürdürmüştür.
1957 yılında SSCB’liği hiç askerlik yapmamış, Molla Mustafa’yı "GENERAL” rütbesi ve bu rütbenin gereği olarak da ömür boyu maaşla ödüllendirmiştir.
Bu "ÖDÜL” hangi hizmetin karşılığıdır???..
Celal Talabani’ye gelince, sırtını SSCB’ne dayayarak, KGB ajanlarıyla birlikte Irak’ta bölücü faaliyetlerde bulunmuştur. Kendisine dayatılan oyunun farkında olmayan Talabani, Büyük Kürdistan için kollarını sıvamıştır. Talabani’nin bölücülüğünü süzgeçten geçirmeden önce şu dayatılan oyun nedir, satır başları ile bu oyunu kısa notlarla incelememiz gerekmektedir.
Zamanın sömürgeci patronu İngiltere için Osmanlı’nın en büyük zafiyeti ve yumuşak karnı Ermeni ve Kürtlerdir. 1919 yılında Paris’te yapılan Barış Konferensı’nda da aynı kartı Amerika Başkanı Wilson açmıştır.
Bu nedenle "Kürdistan İngiltere’nin yüz yıllık borcu” değil, oynadığı ve 1944′ten sonra patronu değişen emperyalizmin oynadığı oyunun sadece bir parçasıdır.
Denizden Denize Ermenistan ve Büyük Kürdistan…. Bu haritaya göre Emenistan’ın sınırları Karadeniz’den, Akdeniz’e kadar uzanmaktadır. Bu sınır, Akdeniz’de Antalya’nın Gazipaşa ilçesini de kapsamaktadır. Görüldüğü üzere halâ aynı sınırlar için çalışmaların sürdürüldüğü günümüzde Ermenistan için ayrılan arazi son derece geniştir.
Dünya üzerinde bugün bile 7-7.5 milyon nüfusa sahip Ermenilerin bu geniş toprakları sahiplenmesi mümkün değildir. O zaman Türkiye’nin bölünmez bütünlüğü masaya konulmuş ve masanın altındaki gizli ve güçlü el hileli kartları kullanarak Ermeni-Kürt birlikteliğinin eline dört tane as vermiştir. Devlet olma ve toprak kazanmanın dayanılmaz sarhoşluğu ile, Kürtler Ermenilerin yanında yer almışlardır. Kürt aşiretleri üzerinde geniş Ermenistan toprakları için, Ermenileştirme çalışmaları hızla sürmektedir. Türkiye’nin, özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgesi üzerinde oynanan oyunlarla demografisi değiştirilmektedir.
Kare as sahtedir. "Vaat Edilen Topraklar” için Siyonist İmparatorluk adına, zemin hazırlığı yapılmaktadır.
Gelelim "MAM” Talabani’ye…Talabani 1957 Mayıs ayında KDP’nin ( Kürt Demokrasi Partisi) Genel Sekreteri olarak Komünist Gençlik Festivali‘ne katılmıştır. Molla Mustafa ile Moskova’da buluşan Talabani, ondan aldığı taktikler doğrultusunda Irak’taki bölücü faaliyetlerine devam etmiştir.Orta Doğu Masası’nda Mustafa Barzani ile birlikte ortak çalışmalarda bulunmuştur.
Saddam zamanında pasaportu bile olmayan bü iki Peşmerge’yi Özal, kırmızı pasaportla ödüllendirerek, oğul Barzani ve Talabani’nin elini güçlendirmiş, Türkiye’ye kadar uzanan bölücü faaliyetlerine, uluslar arası arenada aradıkları her türlü desteği bulmanın önünü açmıştır.
SSCB’nin yıkılmasından sonra gerek Barzaniler, gerek Talabani derhal taraf değiştirerek, ABD’nin köleliğine soyunmuşlardır. Özellikle MOSSAD ve CIA ile çalışan oğul Mesut Barzani, İsrail’in koynuna girmekte hiç bir sakınca görmemiştir. Barzani, İsrail’in Irak’ı bölme politikasına duyduğu güveni 2 Şubat 1972′de Moşe Dayan’a yazdığı mektupla belirtmiş ve bölücü faaliyetleri için, İsrail’den ABD’nin desteğinin yoğunlaştırmasını istemiştir.
CIA, 1972′den itibaren evvel Barzani ile yaptığı gizli görüşmeleri açığa çıkarmakta hiç bir sakınca görmemiştir.
İsrail’de hükümet binasında MOSSAD Başkanı’nın da hazır bulunduğu bir toplantıda, SSCB ile iletişim kurmak istemesinin nedenini, Rusların o bölgeye müdahale etmek ihtimalinin var olduğunu göstermek olduğunu söylemiştir.
Moşe Dayan’ın, Barzaniye verdiği cevap son derece ilginçtir.
"İsrail, sizin mücadelenize destek konusunda ABD ve SSCB’nin önündedir. İnanıyoruz ki bağımsızlık mücadelesi veren bütün küçük halklar er ve geç hedeflerine ulaşacaktır.”
"Küçük halklar ve hedeflerine ulaşmak!”
Moşe Dayan’ın söyleminde yer alan bu iki sözcük son derece önemlidir. Küçük halklar, büyük devletler için kolayca yutulacak bir lokmadır. Hedef ise "Arz-ı Mev’ud”tur.
Siyonist lider Thedor Herzl "Arz-ı Mev’ud”un sınırlarını belirlemiş ve "Kutsal Topraklar” (!) için bir yemin protokolü hazırlamış ve bu yeminin gelecek nesillere de iletilmesinin gereğini işaret etmiştir.
İmzalanan bu yeminli protokole göre;
"7 ülke üzerinde Nil ve Fırat arasında ve bunun kuzeydoğusu "Murat Havzası=Aczmendi” ile güneyde Akebe ile Basra Körfezi arasında kalan tüm topraklar Arz-ı Mev’ud’dur.
Bu topraklardan Türkler ve Araplar çıkarılmalı ve hattâ yok edilmelidir. GOYİM (Bu sözcüğün anlamını ben yazmak istemiyorum. Çünkü Türk’e düşmanlık etseler dahi bir ırka hakaret etmek Mustafa Kemal’in öğretileri arasında yoktur.) tabiatlı Kürtler ise Yahudi ırkının ayak işlerini yapmak üzere kullanılmalı ve bu nedenle YUDAİK- KÜRDO müstemlekesi kurulmasına izin verilmelidir.”
İsrail’in Kürt planı, bu yeminle açıklanmıştır..
Barzani, tıpkı Öcalan gibi nasıl kullanıldığının farkında değildir. Hoş, kullanılmak ve ihanet onların genlerinde yerleşik bir özelliktir. Mısır televizyonunda Peşmerge reisi amacını açıklamıştır.
21 Mart’ta bağımsızlığını ilan edeceği söylenen bu kukla bölgesel kuruluşun amacı, Türkiye- Irak-İran ve Suriye’den toprak alarak Büyük Kürdistan Devleti’ni kurmaktır. Bu arada kanlı operasyonlar ve Kürt göçleri ile de Türkmen Kerkük, KÜRTLEŞTİRİLMİŞTİR.
Barzani, ülkemizdeki Kürtlerin de liderliğine soyunmuştur.
Çanlar artık Türkiye için çalmaktadır. Irak bölünmüştür. Suriye’nin hal-i pürmelâli malum. Demokratik Toplum Kongresi delegelerini seçmiş ve meclisini kurmuştur.
Plan 1. Paylaşım Savaşı’nın ardından uygulanamamıştır. Çünkü karşılarında Mustafa Kemal vardır.
Her şeye rağmen bölücüler ve onların zihniyeti Türkiye’de galip gelebilir mi?
Tek kelimeyle hayır! Çünkü Türkler millet-i müselladır. Yani genlerinlerinde millet-ordu, Türk ordusu kavramı ilk sırayı almaktadır.
Millet-i müsellanın Başkomutanı gene Mustafa Kemal Atatürk olacaktır. İçindeki hain ve işbirlikçi azınlığının üzerini kara kalemle silinmemesine çizen bu millet Atatürkleşecektir.
Tıpkı Sevr gibi "Şeytan Dörtgeni” de tarihin çöplüğüne atılacaktır.
(Devam edeceğiz.)
Figen ÖZEN - 10 Şubat 2012 - İlk Kurşun
http://www.dunya48.com