Necdet SİVASLI
Necdet SİVASLI, necdetes@mynet.com
Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı işgal etmesinin ardında Batılıların önemli rol oynadığını biliyoruz. Rusya’ nın da bu konuda desteğini alan Ermenistan, Azerbaycan’ın topraklarının yüzde 20’sini işgali altında tutuyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın, işgal altında tuttukları topraklarla ilgili olarak son yaptığı açıklamayı biz, bir küstahlık olarak değerlendiriyoruz. Çünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı "Ermenistan, Karabağ’da yerleşime devam edecek” diyerek gerçek niyetlerini de ortaya koymuş oluyor.
Dağlık Karabağ’ın işgalinde, Hocalı’daki soykırım ve insanlık sucu işleyen Sarkisyan’ın bu küstah ve kışkırtıcı sözlerine Rusya’dan, Batı’dan bir tepkinin gelmemesi de hiç kuşkusuz hem düşündürücü, hem de bu işgalin ardında kimlerin olduğunu göstermesi açısından önemsenmelidir. Bu işgali sadece Ermeniler’in yapmadığını da artık görmek gerekiyor.
SARKİSYAN BU CESARETİ NEREDEN ALIYOR?
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) bünyesinde Azerbaycan ve Ermenistan devletlerinin Karabağ sorunu için barışçıl bir çözüm bulmalarını teşvik etmek amacıyla 1992 yılında kurulan Minsk Grubu’nun 20.yılı toplantılarında konuşan Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan, Ermenistan’ın Karabağ’daki barışçıl ve huzur dolu yerleşimlerine devam edeceğini söylemesi, işgalci ve soykırımcı kafa yapısını da açığa çıkarmış bulunuyor.
Sarkisyan, aynı zamanda ABD Başkanı Obama’ya, Rusya Cumhurbaşkanı Medvedev ile Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’e de birer mesaj gönderip, konu ile ilgili olarak kendilerine oynadıkları rolden dolayı teşekkür ediyor. Bunun anlamı, Dağlık Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgalinin ABD ve Batı ülkeleri tarafından onaylanması anlamını taşımıyor mu?
Rusya, istemiş olsa bu sorunu çözemez mi? Çözmüyor ve adeta bu konuda oyun oynanıyor. Bölgesel çıkarlarını daha öne çıkarıyor. Bir yerde işgali ve soykırımı onaylıyor. Biz, bütün bu gerçekleri görmek, buna göre hareket etmek ve politikalarımızı da bunlara göre uygulamak durumundayız. Her ülke ulusal çıkarlarını ön plana çıkarıyorsa biz niye bunu uygulamayalım?Biz,niye buna sessiz kalalım?
Düşünebiliyor musunuz Sarkisyan, işgal altında tuttukları Dağlık Karabağ’daki yerleşimler için "Barışçıl ve huzur dolu” sözlerini utanmadan, sıkılmadan alenen söyleyebiliyor. Bu cesareti ve desteği nereden alıyor? Biz, bu adamı, ayaklarının altına kırmızı halılar sererek kucaklıyoruz. ABD ve AB’liler istedi diye Ermenistan’a kucak açmak zorunda kaldık. Böyle bir politika, böyle bir anlayış olabilir mi?
İSLAM ESERLERİ DE YOK EDİLİYOR
İşin boyutu sadece Dağlık Karabağ’ın işgali ile de sınırlı kalmıyor. Ermenistan, bu topraklar üzerindeki Türk ve İslam izlerini de yok ediyor. Buna da göz yumuluyor. Yukarı Karabağ’da sadece etnik temizlik ve soykırım yapılmadı. Özellikle Aşağı ve Yukarı Govharağa, Koçarlı, Mardinli ve Cuma Camilerinin yıkıldığı, burada bulunan Kuran’ı Kerim ve nadide el yazması İslam eserlerinin de yok edildiği belirtiliyor.
Ermenilerin, işgal altında tuttukları Yukarı Karabağ’da sistematik olarak İslam kültürel miraslarını hedef aldığını da gözlemliyoruz. UNESCO’nun Ermenistan’ın Başkenti Erivan’ı 2012 Kitap Başkenti ilan etmesine rağmen, Ermenilerin işgal altındaki topraklarda bulunan 31 kütüphane ve 8 kültür evini yıkarak 100 bini aşkın kitabı yok ettikleri de belirlenmiş bulunuyor.
ULUSAL ÇIKARLARIMIZ ÖNCELİKLİ OLMALI
Bu noktada bizim de söylemek istediklerimi olacaktır: Bu Türk ve İslam toprakları işgal altında bulunuyor. Biz, yanı başımızdaki bu tehlikeyi görmüyoruz, görmek istemiyoruz, Afganistan ile Suriye ile Gazze ile ilgileniyoruz. İslam ülkeleri, işgal altındaki bu topraklarda camiler yok ediliyor, Kuran yakılıyor sessiz kalıyorlar. Hadi, adı geçen yerlerle de ilgilenelim ama, öncelikle kendi ulusal sorunlarımızı ön plana alıp çözmek bizim için öncelikli olmayacak mı? Biz, bunun yanıtını arıyoruz.
Ermenilerin Dağlık Karabağ’ı işgal etmesine, soykırımına, İslam eserlerini yok etmesine bugün Arap alemi dikkat ediniz sessiz kalıyor. Bir tanesinin bile sesi çıkmıyor. Hiç biri, Azerbaycan’ın, Türkiye’nin yanında yer almıyor, destek vermiyor. Biz ise, bu Arapların peşine sürüklenip gitmekten hala vaz geçemiyoruz. Bu konuda sıkça da yazıyoruz ve uyarılarda bulunuyoruz. Eğer biz geleceğe daha açık bakabilecek, geleceğimizi daha garanti altına alabileceksek, öncelikle kendi sorunlarımızı, ulusal çıkarlarımızı korumak ve kollamak durumundayız.
Bir de bu olaylar " Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur ve olamaz” olgusunu da daha da güçlendiriyor.
