Artçı depremler değil, peş peşe büyük depremler yaşıyoruz ve yaşamaya da devam edeceğiz gibi gözüküyor.
MİT krizi ile ortalık öyle bir sarsıldı ki, durdurabilene aşk olsun!..
Önce İstanbul polisinde KCK soruşturmasını yürüten şube müdürleri gitti. Ardından yine İstanbul Emniyeti’nde KCK operasyonlarını yürüten Terörle Mücadele, Organize Şube ve İstihbarat Şubesi’nde görevli 700 polise şark tayini çıktı.
MİT yasasında yapılan "özel” düzenlemenin ardından Müsteşar Hakan Fidan, İstanbul Bölge Müdürü’nü merkeze çekti. Müsteşarlıkta Fidan’ın Ankara’da görevli iki önemli isimle de yollarını ayırmak istediği konuşuluyor.
İstanbul’da yaşanan polis depreminin ardından Ankara için de büyük operasyon bekleniyordu.
Durum birden farklılaştı..
İçişleri Bakanlığı tüm illere gönderdiği genelge ile polise "2’nci şark görevi” emri verdi.
Genelgede, terörle mücadele, istihbarat ve kaçakçılıkta görevli polislerin ikinci şark görevleri için tercihlerini Mart ayı sonuna kadar yapmaları isteniyor. Gerekçe oldukça ilginç.
"Güneydoğu’ya gidecek polislerin tecrübe ve eğitimlerinden faydalanılması ve eğitim amacı için...”
Yani?..
Bugüne kadar orada görev yapan polislerimiz tecrübesiz ve eğitimsiz miydi?
Neden bugüne kadar herhangi bir tedbir düşünülmedi?
Genelgenin duyulması ile birlikte polis teşkilatı karıştı. Polisler, tayinleri durdurmak için Ankara’da "sözü geçer”, "hatırı sayılır” AKP’li(ler) arıyor.
İçişleri Bakanlığı koridorlarında bu tayinlerin arkasından diğer rütbeliler ve Emniyet Müdürleri için de tayinler çıkacağı konuşuluyor.
Polisteki deprem AKP’li siyasetçileri de çok etkiledi. Herkes kafasına göre yorum yapıyor. "Tayin genelgesi ile terör örgütü PKK’nın Nevruz ve sonrasında planladığı eylemlere” dikkat çekenler var...
Hatta daha da ileri gidip, "Tayyip Erdoğan, Arap Baharı gibi bir kalkışmanın önüne geçmek için tedbirleri yoğunlaştırdı” diyenler var...
Tüm bu olup bitenleri isimlendirenler bile var;
"Erdoğan’ın Arap Baharı Korkusu.”
AKP kulisleri demişken;
Başbakan’ın uyguladığı Kürt açılımlarından tatmin olamayan ve aralarında Erdoğan’ın güvendiği bazı isimlerin de olduğu bir grup milletvekilinin BDP ile dirsek teması içinde olduğu konuşuluyor.
Daha önce AKP’nin diğer kanattan sıkıntılı milletvekillerinin arayışlarını yazmıştık.
Sıkıntı öyle büyüdü ki;
Erdoğan kulislere "en geç Nisan ayı içinde kabine revizyonu yapılacak” söylentilerini yayıyor.
İnanan da var, inanmayan da...
*** *** *** Ankara’da Hocalı mitingi!
Hocalı’da katledilen şehitlerimizi anmak, kardeşlerimizin acısına ortak olmak ve hep bir ağızdan "Hepimiz Türk’üz” diye haykırmak için 26 Şubat’ta İstanbul’daki büyük mitingin bir benzeri Ankara’da düzenlenecek.
Başkentteki Hocalı mitingi 26 Şubat Pazar günü saat 13.00’de Sıhhiye’de Abdi İpekçi Parkı’nda gerçekleştirilecek. MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan, "Başkentteki Hocalı mitinginde de tek slogan olacak. Hepimiz Türk’üz, hepimiz Hocalı’lıyız diye haykıracağız” dedi.
Bu arada bazı duyumlardan dolayı bir hassasiyetin altını çizmek istiyorum. Tüm yurtta Hocalı katliamı için organize edilen mitingler hiçbir siyasi parti, dernek, kuruluş veya kimliğin tek başına gayreti ile olmuş değil. Bu tüm Türk dünyasının ortak aklı ve yüreğinin harekete geçtiği bir durumdur.
Bugüne kadar Ermeni açılımları ile uğraşanlar sakın ha buradan siyasi rant elde etmeye kalkışmasınlar!..
Kimse de onlara bu yolu göstermesin. Çünkü geri teper. Türklük hepimizin tek kimliğidir. Diğer kavramların hepsi bu büyük ismin yanına bile yaklaşamaz.
Yaklaşamayacağını da Pazar günü meydanları doldurarak göstereceğiz.
Dost düşman herkese TÜRK’ÜN ERGENEKONU’nu göstermek için Pazar günü meydanlarda buluşalım.
*** *** *** Genelkurmay’ın yoğun trafiği!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ABD’de iken Merkez Kuvvetleri Komutanı Orgeneral James Mattis Ankara’ya gelip Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile görüşmüştü. Daha bu görüşme sıcaklığını yitirmeden NATO’nun bir numaralı komutanı Oramiral James Stavridis geldi ve Necdet Özel ile buluştu. Yapılan bu görüşmelerin konusunun Suriye olduğunu belirtmek artık rutinin tekrarı haline geldi.
Özelde kalan bir gündem maddesi daha var. Onu tekrar hatırlatmak istiyorum.
Daha önce de gündeme getirmiştim..
PKK operasyonları sırasında yakalandığı iddia edilen iki ABD’li subay...
Acaba, iki ABD’li subay ile ilgili yabancı komutanlardan bir talep geldi mi?
Bir talep geldiyse Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ne cevap verdi?
Uludere'nin eski komutanı Kurmay Albay Aziz Ergen, Aydınlık'a anlattı:
"2003-2005 yılları arasında, 35 köylünün öldürüldüğü bölgenin (Şırnak Uludere Gülyazı) Taktik Jandarma Sınır Alay Komutanı idim."
"19 Temmuz 2004 günü alayıma bağlı timler örgüt kamplarını gözetlemek için harekete geçmişlerdi. Irak'ın kuzeyinde, bir Amerikalı Albay (Martin Rollinson) yanında 5 CIA peşmergesi ile PKK'lılar olduğu halde, bizim timleri yakalamaya teşebbüs etti. Haberi alır almaz gece timlerin olduğu noktaya ulaştım. Timimizi Amerikalı Albaya ve PKK'lılara kaptırmadan Amerikalı Albayı ve muhafızı 5 CIA peşmergesini esir aldım. 5 saat süreyle soyundurup sorguladım. Amerikalı Albay bana: "Amerikanın işgal ettiği Irak topraklarına nasıl girersiniz" dedi. Eş zamanlı olarak, ABD-Irak-Türkiye masası Ankara'da olağanüstü toplandı. Amacım, Albay ve CIA peşmergelerini ayrı ayrı çuvala koyup katır sırtında Alayıma getirmekti. Ancak bana, Amerikalı Albayın uydu telefonundan dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ı aramam talimatı verildi. Yaptığım görüşmede komutanım Yalman bana "Ne yaptınız" diye bağırdı. Ben de ona: "Komutanım, timlerimizi yakalayıp çuval geçireceklerdi" dedim. Komutan Yalman, Amerikalı Albayı telefona istedi ve bir nevi özür dileyerek serbest bıraktırdı. Bütün silah arkadaşları Balyoz davasından tutuklanırken Yalman'a hiçbir soruşturma açılmaması hep dikkatimi çekti."
********
Albay Aziz Ergen de Ergenekon'da! 14 Temmuz 2010 Çarşamba
Çuval'ın intikamı olarak ABD'li Albayı soyup sorgulayan Emekli Albay Aziz Ergen hakkında Ergenekon’un bir kolu olduğu iddiasıyla soruşturma başlatıldı.
19 Temmuz 2004'te Türk askerine "ikinci çuval hadisesini" yaşatmaya kalkan ABD subayını yakalayıp çırılçıplak soyarak sorgulayan Em. Kurmay Albay Aziz ERGEN anlatıyor: