Çarşamba, 07 Mart 2012 16:51
Özel Yetkili Televizyon Programları!
Sevgili okuyucularım, yukarıdaki başlık bana değil,Serdar Turgut’a ait.
Onun dünkü yazısının başlığı. Serdar benim eski arkadaşımdır ve şu anda AKP destekçisi olduğu kadar, Fethullah Gülen’in de yandaşıdır. Burada bazen onun yazılarını eleştirdiğimi anımsarsınız.
Bu yazı eğer bizim gazetede, ya da çok az sayıda bulunan başka bir muhalefet gazetesinde yayınlanmış olsaydı, okuyunca "Aferin, çok güzel ve gerçekçi bir yazı olmuş” der ve geçerdim. Ama bunları Serdar’ın yazmış olması çok önemlidir.
Şimdi onun dünkü yazısına dönüyorum ve biraz kısaltarak sizlere aktarıyorum. Bir iktidar yandaşının bile günümüzde bunları yazmak zorunda kalması çok ilginçtir. Parantez içindeki bölümler bana aittir, işte o yazı:
"Memlekette özel yetkili mahkemelerin yeri ve uygulamaları tartışılırken, başımıza bir de özel yetkili televizyon programları çıktı. Bazı kanallarda özel mahkeme üyeleri kadar titizlikle seçilen tartışmacılar, tartışma programı adı altında hem savcı, hem de hâkim rolünü üstlenerek sonunda orada da durmayıp infaz memuru da oluyorlar.
O programlarda bazı insanlar hakkında suç dosyaları oluşturuluyor, suçlar açıklanıyor ve programın sonucunda ceza kararı veriliyor! İnfaz memuru suçlunun kendisine getirilmesini beklerken program bitiriliyor.
Bu programlar özel yetkili mahkemelerden çok daha özel, daha acımasız. Çünkü özel yetkili mahkemelerde hiç değilse avukat bulunuyor. Bu programlarda ise avukat rolünü üstleneceklere ihtiyaç duyulmuyor.
Bolca suç konuşuluyor, bolca cezalar kesiliyor ve infaz saati bekleniyor.
28 Şubat tartışmalarının bolca alevlenmesiyle birlikte ekranlarda "Tartışma” adı altında birçok özel yetkili program yapılmaya başlandı. Bu programlara katılanlar yıllardır içlerinde biriktirdikleri kinin hesabını, suçlu ilan ettikleri insanlardan çıkarıyorlar.
Savcı ve hâkim rolünü aynı anda üstlenen bazıları, avukatın da bulunmadığı bir ortamda suçluya kararı okuyor ve cezasını da kesiyor!
*** *** ***
Şimdi yaşanan tepkiyi anlamakla birlikte, özel yetkili programlarda yapılanları onaylamak kolay değil. Çünkü bir toplumda gazetecilerin savcı ve hâkim rolünü aynı anda üstlenmelerinin ne kadar büyük tehlikelere yol açacağını açıkça söylemek, bilmiyorum gerekiyor mu?
Ama görüldüğü kadarıyla öyle değilmiş. İçi kin ve öfke dolu gazeteci sayısı da hayli fazlaymış. Onlar içlerindeki kin ve öfkeyle her türlü norm ve ilkeyi reddetmek hakkını kendilerinde görüyorlar. (Bu tipler arasında gazeteciler elbette var ama bazıları gazeteci falan değil, içlerinde her cinsten iktidar yandaşı muhbir elemanlar var! EÇ.)
Yakın tarihimizi şöyle bir düşünün. 1970′li yıllarda muhbir vatandaş olarak adlandırılan bazı insanlar vardı. Bunlar hoşlanmadıkları komşularını veya kavgalı oldukları insanları anarşist, solcu veya bölücü diye ilan edip onlardan kurtulmaya çalışırlardı. (Onları bugün olduğu gibi ihbarlarıyla içeri tıktırırlardı. EÇ.)
Şimdi güç dengeleri değişti, gücün uygulanma biçimi farklılaştı ama yine bazı insanlar eskiden muhbir vatandaşların yaptığını şimdi gazeteci görünümünde yapıyorlar. Bu günlerde bazı insanların kalbi kin ve öfkeyle dolduruluyor. İnşallah yakın bir gelecekte onlar da muhbir vatandaşlar gibi davranıp ileride değişebilecek yeni güç odaklarına yeniden ihbarlarda bulunmazlar. Çünkü bu kısır döngü Türkiye’yi içten içe çökertiyor.
Hiçbir toplum sürekli hesap sorma havasında yaşayamaz. Her hesap sorma dönemi, geçmişte de gördüğümüz gibi kendi mağdurlarını çıkarıyor ve onlar da şimdi olduğu gibi "Artık sıra bize geldi” dediklerinde yeni bir hesap sorma döngüsü başlayabiliyor.”
Bu yazıyı niçin önemsiyorum? Birincisi, içindekiler eksik bile olsa tümüyle doğru, İkincisi, bu yazıyı Serdar Turgut gibi bir iktidar yandaşının, Fethullah yakınının yazmış olması.
*** *** ***
Sevgili okuyucularım, bu televizyon programlan gerçekten de inanılmaz bir duruma dönüştü. Bu kanallar arasında adam gibi korkmadan muhalefet yapabilen sadece Ulusal Kanal var. Muhalefet yapması gereken öteki kanalların bazısı sindirildi ve korkutuldu, bazısı ise olanaklar açısından yeterli değil ve izlenme oranı çok düşük.
Geri kalanların tümünde ise tamamen yargısız infaz yapılıyor. Sağdan soldan elde edilen ve devşirilen ne idüğü belirsiz tipler, özellikle ağzı laf yapan tetikçiler, entel-liboş kesimi, eski dönekler, kendilerine eski hâkim, eski savcı, falanca dernek başkanı gibi unvanlar yakıştıranlar, ekranlarda veryansın edip Önlerine gelene saldırıyorlar.
Onların karşısına oturtulan tiplerin -güya karşıt görüşü savunanların (!}- çoğuna ise dikkatle bakınız! Onlara laf yetiştirmek için ekranlara çıkarılanların tamamına yakını güçsüz, aciz, ağzı laf yapamayan, yetersiz, yaşını basını almış, ah’ı gitmiş vah’ı kalmış, iktidardan ve eleştirmekten korkan birileri. Özellikle seçilen özel görevli cazgırların karşısında onlar hep mat oluyor, yenik düşüyor. Onlarla baş etmeleri mümkün değil.
Çünkü cazgırlar özel görevli, kin ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan özel seçilmiş birileri.
*** *** ***
Sizler bu iktidar medyasının televizyonlarını belki ister istemez izlersiniz ama gazetelerini okumazsanız. Onları bir okuma olanağınız olsa, ekranlarda sergilenen özel yetkili olma durumunun belki de fazlasını orada görecekseniz.
Yalan, iftira, tehdit, şantaj, korku salma girişimleri ve sövüp sayma!..
Aynen ekranlarda olanlar, bu kez onların gazetelerinde.
İhbar ediyorlar, jurnal ediyorlar, hoşlarına gitmeyen kim varsa (asker, gazeteci, siyasetçi vesaire) her birinin tutuklanması gerektiğini isimlerini de vererek, açık açık yazıyorlar.
Utanma sıkılma kalmadı.
Devir onların devri.
Şımardıkça şımardılar.
Devleti, yargıyı ele geçirdiler ya, artık atış serbest!
Birer birer zaptettikleri medya kalelerinin burçlarına, ellerindeki bol miktarda tetikçiyi yerleştirdiler. "Ateş” emri verildi, tetikçiler ateş ediyor.
Bunlara "Dur” diyecek herhangi bir güç olmadığı gibi. "Yavaş olun, bu kadarı çok yanlış oluyor” demesi gereken siyasi güç, tam tersine onları teşvik ediyor.
Şimdi sırada 28 Şubat sömürüsü var. Bundan sonra kuyrukta neyin beklediğini şu anda bilemiyoruz!
Şimdi yine Serdar Turgut un yukarıdaki yazısına geliyorum.
Evet, önüne geleni içeri alan ve bir daha bırakmayan özel yetkili mahkemeler…
Sonra, herhalde o mahkemelere verilmiş olan olağanüstü yetkilerden esinlenen özel yetkili televizyonlar…
Ve özel yetkili gazeteler!..
"Çamur at izi kalır” anlayışıyla yapılan saldırılar, yalan ve iftiralarla dolu suçlamalar…
Birkaç günden bu yana köşelerinde gazetecilerin isimlerini de vererek yazıyorlar.
"Bakalım poliste ifade verirken ne diyecekler!.. Derhal tutuklanmaları gerekiyor!.
"Tutuklanacaklar” demeye getiriyorlar da, acaba nereden biliyorlar?
Evet, haberlerinde ve köşe yazılarında bin bir yalan söyleniyor, karşıtlan iftira çamuruna atılıyor, artık tutuklanması istenenlerin isimleri yazılıyor.
Türkiye’de sadece özel yetkili mahkemeler yok onları fersah fersah aşmış olan özel yetkili, çamurcu, kin peşinde koşan yandaş medya var Orada suçlananı savunacak bir avukat bile yok!
İnanılır gibi değil.
Emin ÇÖLAŞAN - 06 Mart 2012 - Sözcü
http://www.dunya48.com