Geçmiş senelerde Amerika "komünizmle mücadele" bahanesi ile Endonezya Özel Kuvvetlerine çeşitli kirli operasyonlar yaptırmıştı.
Amerika, yeterli delil biriktirdikten sonra, bu operasyonları bire bin katarak Endonezya'daki Amerikancı basın vasıtasıyla piyasaya sürdü.
Endonezya Ordusunun direnci kırıldı.
Peki Amerika'nın amacı neydi?
Endonezya'nın da bir bölücülük sorunu vardı. Doğu Timor'daki bölücüler, Endonezya'dan ayrılmak istiyorlardı.
Amerika da gayet tabii Doğu Timor bölücülerini destekliyordu. Aynen bizde PKK'yı desteklediği gibi.
Endonezya Ordusunun bölücülerle mücadele azmini kırmak için, itibarını sıfıra indirmek gerekiyordu.
Gerçekten de, itibarı sıfırlanmış olan ordu, bölücü eylemlere müdahale edemedi.
2000 yılında Doğu Timor, bağımsızlığını ilan etti.
*** *** *** Türkiye'de nasıl uygulanacak?
Şimdi aynı plan Ergenekon tertibi ile Türkiye'de uygulanmak isteniyor:
Türk Ordusu'nu itibarsızlaştırmak için Ergenekon davaları başlatılacak.
Ordumuzun itibarı sıfırlanacak, Doğu'da ilerde meydana gelecek olan bir isyana müdahale edemeyecek ve bölge "Kürdistan" adıyla Türkiye'den ayrılacak.
Belki de hakim kozmik odalarda "Doğu'daki muhtemel ayaklanmaya karşı ordunun ne gibi önlemler alacağı"na ait bilgilere ulaşmak istiyor?
Bu bilgiler ABD ve PKK'ya ulaştırılacak. Ona göre hareket edecekler.
*** *** *** Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) kısa tarihi!
İlk kurulduğu zaman adı "Seferberlik Tetkik Kurulu" idi. (STK)
Türkiye'nin 1951'de NATO'ya girmesinin bir sonucu olarak 1952 yılında ordu bünyesinde kuruldu. NATO'ya giren tüm ülkelerde benzer örgütler kurulmuştu.
Bu örgütler sayesinde ABD, üye ülkeleri NATO aracılığıyla denetim altında tutacaktı.
Giderlerini ABD'nin karşıladığı bu örgütler, NATO'nun gizli örgütü olan Süper-NATO'nun (yani Gladyo'nun) denetimi altında idiler.
Türkiye'deki örgütün çekirdek kadrosunu Kore'den dönen ve Gayri Nizami Harp stratejisini öğrenmiş olan subaylar oluşturdu.
Kurulun gizli görevi, Türkiye'de Amerika karşıtı bir rejim değişikliğini engellemekti. Aynen diğer NATO ülkelerinde olduğu gibi.
Ama STK'nın görünürdeki amacının "Sovyet istilasına uğrayan bölgelerde direnişi örgütlemek" olduğu söyleniyordu..
Plana göre, yurt çapında çeşitli yerlere silah gömülecek, istila anında önceden belirlenmiş kişiler bu silahları çıkararak direniş başlatacaklardı.
Bunun için, topluma sürekli "Sovyet tehdidi" propagandası yapılıyordu. Bu palavranın aslı şu idi:
CIA ve Adnan Menderes hükümeti arasında imzalanan 1959 tarihli bir anlaşmada, "Gizli Ordu"nun "rejime karşı iç ayaklanma durumunda" harekete geçirileceği belirtiliyordu.
Bu örgüt, TSK'nın, hükümetlerin ve Cumhurbaşkanlarının bilgisi dahilinde varlığını sürdürdü
Seferberlik Tetkik Kurulu'nun ismi 1965 yılında Özel Harp Dairesi oldu. (ÖHD)
Daire, ABD'nin kontrolünde uzun yıllar Kontrgerilla (Gladyo) olarak hizmet verdi.
Daire'nin resmi varlığı, 1974 yılında Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın Başbakan Ecevit'ten "acil bir ihtiyaç için" para istemesiyle ortaya çıktı.
Ancak yapının varlığı 12 Mart'ta işkence gören solcularca zaten öğrenilmişti!
Özel Harp Dairesi ve Kontrgerilla varlığını 12 Eylül öncesi ve sonrasında da tüm ağırlığıyla sürdürdü.
Bu süre içinde faili meçhul cinayetler, 1 Mayıs 1977, Maraş, Çorum türünden provokasyon ve katliamlar, Kültür Sarayı sabotajı, Sirkeci, Yeşilköy bombalamaları, Ecevit’e suikast girişimi, devrimcileri işkenceli sorgulamalardan geçirmeler; yurtsever aydınların suikastlerle öldürülmeleri hep bu örgüt tarafından gerçekleştirildi.
Çünkü TSK, böyle yapmakla Sovyetlere karşı Türkiye'nin bağımsızlığını savunduğuna ve ABD'nin stratejik müttefikimiz olduğuna inandırılmıştı.
NATO eğitimlerinden geçen Türk subaylarının beyni yıkanmıştı. Onlar ABD'nin her dediğinin çıkarlarımıza uygun olduğu konusunda şartlandırılmışlardı.
Beyinleri yıkanamayan binlerce subay, 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri ile işkenceli sorgulardan geçirilerek ordudan atılmışlardı.
Ama, geride daha tespit edemedikleri o kadar çok subay vardı ki...
1980'lerin sonuna doğru TSK içinde, ABD'nin stratejik hedefleri konusunda fikir değişiklikleri oluşmaya başladı.
1986 yılında ABD, şimdilerde uygulatmaya çalıştığı "Türkiye himayesinden Kürdistan Planı"nı Evren ve Özal'ın oluruyla Türk Ordusu'na da dayatmıştı.
Plan, Genelkurmay Başkanı Org. Nejdet Üruğ'un sert direnciyle karşılaştı ve engellendi.
Daha sonra, ABD emrinde Kuzey Irak'a girme planına karşı çıkan Org. Torumtay istifa etti, plan suya düştü.
Komutanlar, Amerika'nın Türkiye'yi bölmeyi amaçlayan planlar yaptığını ve bu planları Türk ordusu eliyle uygulamaya koymak istediğini anladılar.
Amerika Irak'ın kuzeyine yerleşip orada bölücü bir yapılanmayı başlatınca, TSK, Amerika'nın bu planlarına karşı tavır almak zorunda kaldı.
Çünkü Amerika'nın planı, bu yapıyı Türkiye'ye doğru genişletmeyi, yani güneydoğu bölgemizi Kuzey Irak'taki bu kukla yapıya bağlamayı hedefliyordu.
TSK, Türkiye'nin bölünmesini hedefleyen bu Amerikan planına razı olamazdı.
Dolayısıyla TSK, artık Amerika'nın çıkarlarını gözeten Kontrgerilla örgütü ile birlikte hareket edemezdi.
İşte bu süreçte, 1990 yılında Org. Doğan Güreş döneminde Özel Harp Dairesi, Özel Kuvvetler Komutanlığı'na (ÖKK) dönüştürüldü, 1992'de de personeli yeniden yapılandırıldı.
Bu sadece bir isim değişikliği değil, ABD ilişkilerinin sorgulandığı sürecin de somut bir sonucu ve yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Öyle ki; Özel Kuvvetler Komutanlığı ile Daire ABD ve Gladyo'nun sultasından çıkarıldı!
Bundan dolayı ÖKK, ABD'nin hedefi haline geldi!
Özel Kuvvetler Komutanlığı, Türk Ordusu'nun Kuzey Irak cephesindeki gücü olarak ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın Ordu'daki öncüsü oldu. 1994 yılı Ağustos ayında Org. İsmail Hakkı Karadayı, Genelkurmay Başkanı oldu. 1995 Mart'ında da Türk Ordusu, Kuzey Irak'a girdi. Türk birlikleri, Çelik Harekâtı'yla ABD'nin egemenlik alanına müdahale etmişti. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.
Genelkurmay Başkanı Karadayı zamanında, Kontrgerilla'nın Genelkurmaydaki ofisleri kapatıldı ve elemanları karargah dışına çıkarıldı.
NATO ve ABD ilişkileriyle, ABD parasıyla, ABD eğitimiyle milletine karşı oluşturulmuş olan bir yapı, artık Milli Kuvvet haline dönüştürülmüştü.
İşte, ip o zaman koptu.
*** *** *** İp koptu, ABD Türk Ordusu'na savaş ilan etti!
Türk Ordusu üzerindeki denetimi elinden kaçırdığını anlayan ABD ateş püskürmeye başladı.
Amerikan ordu dergilerinde "Türk Generalleri hizadan çıktı" cinsinden haber yorumlar yayımlandı.
ABD, Muavenet gemimizi topa tuttu, askerlerimizi şehit etti.
Temmuz 2003'de Kuzey Irak'ta Süleymaniye'de Özel Kuvvetler birliğimizin başına "Kürt liderlere suikast yapacaklardı" bahanesi ile çuval geçirdi.
ABD ordusu Nevada Çölü'nde "Binyılın Meydan Okuması" adı altında Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı.
Bu tatbikat, ABD tarihinde o güne kadar görülen en kapsamlı ve en uzun süren tatbikat idi.
ABD'nin PKK'ya yardımını belgeleyen Org. Eşref Bitlis, uçağı düşürülerek şehit edildi.
Malatya'da ÖKK birliğini taşıyan uçağımız düşürüldü.
Daha sonra, Amerikan ordu dergisinde Türkiye'nin güneydoğusunu da içine alan Büyük Kürdistan haritası yayımlandı.
Belki anlamayanlar vardır diye İtalya'daki NATO toplantısında ABD'li subaylar bu haritayı ekrana yansıttı.
Türk subayları toplantıyı terk etti.
Böylece ABD, Türk Ordusu'na karşı savaşı fiilen başlattığını alenen açıklamış oluyordu.
Bundan başka, Milli Güvenlik Kurulu, iç tehdit kavramını değiştirdi.
Eskiden solculuk ve komünizm "iç tehdit" olarak görülüyordu.
Şimdi ise "ırkçı milliyetçilik, bölücülük ve irtica" iç tehdit kapsamına alınmıştı.
Yani MGK, Amerika'nın maşası olan akımları iç tehdit kapsamına almıştı.
Bu durumda, ABD'nin Türk ordusuna karşı savaş ilan etmekten başka bir çaresi kalmamıştı.
*** *** *** 2002 AKP darbesi!
Türk Ordusu üzerindeki denetimini kaybeden ABD, öncelikle Kontrgerillayı Fethullah kanalı ile polis örgütü içine taşıdı.
Ergenekon tertibini hayata geçirebilmek için de, 2002 darbesini yaptırarak Tayyip- Gül ikilisini ülkenin başına geçirdi.