Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın'ın 1993 yılında Ankara'da öldürülmesine ilişkin 12 kişi hakkında açılan faili meçhul cinayetler davası geçen hafta Ankara'da başladı.
Davanın bir numaralı sanığı Mehmet Ağar. Eski Özel Harekâtçı Ayhan Çarkın, o dönem işlenen cinayetlerin MGK kararları doğrultusunda işlendiğini öne sürdü. Mehmet Ağar'ı, Korkut Eken'i ve Mehmet Eymür'ü suçladı.
Peki, gerçekten böyle bir MGK kararı var mı?
Evet, var!
Ergenekon davasında "devlet sırrı" gerekçesiyle açıklanmayan belgeler arasında sözü edilen karar da bulunuyor. MGK kararı, elbette bir "ölüm listesi" değil. Kararda, PKK'nın finans kaynaklarıyla "etkin bir şekilde mücadele" edilmesi yer alıyor.
*** *** ***
Ya "öldürülecekler listesi"?
Böyle bir liste de var, ancak MGK tarafından değil, istihbarat birimleri ile Genelkurmay tarafından hazırlandı. Ve burada adı geçen kişilerin kamu ihalelerinden men edilmesi istendi. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in 4 Kasım 1993 tarihinde İstanbul Holiday Inn Oteli'nde yaptığı konuşmada sözünü ettiği liste de o. Ne diyordu Çiller:
"Türkiye, milis hareketi niteliğine dönüşmüş ve yaygınlaşmış bir terör hareketiyle karşı karşıyadır. PKK'nın haraç aldığı işadamları ve sanatçıların isimlerini biliyoruz, hesap soracağız."
Bu açıklama o günlerde fazla önemsenmedi. Ama Çiller'in ne kadar ciddi olduğu iki ay sonra anlaşıldı. "Faili meçhul cinayetler" peş peşe işlenmeye başladı. Şimdi Ankara'da görülen Mecit Baskın davası bu cinayetlerin ilki.
"Kamu ihalelerinden men" listesinde adı geçen kişilerden bazıları öldürülmeye başlanınca bu liste "öldürülecekler listesi" olarak anılmaya başlandı. Bu listede Kürt işadamlarının yanı sıra "Kumarhaneler Kralı" Ömer Lütfü Topal da vardı.
Devlet, Kürt sorununu "çözmenin" yolunu böyle bulmuştu. Ancak, PKK'ya yardım ettiği iddia edilen kişileri kaçırıp öldürenler, bu "çözüm" sürecinde "özel bir örgütlenme" içine girmişler ve haraç da toplamaya başlamışlardı.
Devlet, "PKK ile mücadele" adı altında sonradan kendisinin başına da bela kesilecek bir canavarın yaratılmasına yol veriyordu. Tansu Çiller sık sık özel timcilerin eğitim kamplarını ziyaret ediyor, onlardan övgüyle söz ediyordu. Susurluk olayından sonra adları çok duyulan Özel Harekâtçılar, bir başka deyişle "Siirt Grubu" işte bu ekip içinde yer aldılar.
Büyük kentlerde kuraldır. Her gün bir emniyet müdürü, emniyet ve asayişten sorumlu "nöbetçi müdür" görevini yürütür. İstanbul'da Behçet Cantürk, Savaş Buldan ve arkadaşları, Avukat Medet Serhat gibi faili meçhul cinayetlerin işlendiği günlerde "nöbetçi müdür" kimdi? O gün asayiş ve güvenlikten kim sorumlu oluyordu? İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ hep o günlerde mi "nöbetçi" oluyordu!
Meraklısı için. Daha ayrıntılı bilgi "Ben Veli Küçük" kitabımızda mevcuttur.