Kafası akepe’de ayağı cehepe’de!

Artık emin olabiliriz, Deniz Baykal yeniden genel başkan olma hedefinde pek kararlıdır; "talep etme yaşımı geçtim" lafını, "yan cebime koyun" şeklinde anlayabiliriz.

Kılıçdaroğlu'nu uzaklaştırma görüşmelerinde, mevcut tüzükteki genel başkana tanınan diktatoryal yetkiyi kaldırmayı reddetmesi de bunu gösteriyor.

Baykal, başkanlık bir tabakta kendisine sunulmazsa, Kılıçdaroğlu'nun sürdürmesinden yanadır.

Kemal Bey'i çalışkan bulmasını da böyle değerlendirebiliriz.

Ortak sempatileri var, en acı anında, bir cd ile, genel başkanlık koltuğunu bırakırken, Fethullah Gülen'e güven ifade etmeyi unutmamasını, şimdi ve daha çok hatırlamak zorundayız.

Artık halef ve selef cehepe liderlerini, ne yazık, "F" akordu olmadan anlayamıyoruz.

*** *** ***
Gülen inisiyatifi!

Doğu Perinçek geçen hafta içinde, "Kılıçdaroğlu'nun işaret parmağı" ve "F vitamini" değerlendirmelerini yazdı, bunlarda büyük açıklık var.

Şunu aktarmakla yetinebiliyorum:

"Soros'un parmağına bakın, Abdullah Gül'ün ve Fethullah Gülen'in parmağına, iki gün sonra Kılıçdaroğlu'nün işaret edeceği adresi saptayabilirsiniz."

Çok doğru, katılıyorum, ama artık ben, Kılıçdaroğlu ve ekibinin, Gürsel Tekin, Hamzaçebi ve diğerlerinin, Fethullahi Parti ile çok direkt temas halinde olduğuna inanıyorum.

Daha kısa söyleyecek olursam, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kafasının akepe'de ve ayağının cehepe'de olduğunu netlikle görebiliyorum.

*** *** ***
Baykal'ın ümmi hediyesi : Kılıçdaroğlu!

İsmet Paşa ilk önce, Celal Bayar için söylemişti, devletin üst katlarına "bu kadar ümmisi gelmemişti"; bu sözünü unutmuyorum.

Cehepe'de de Kemal Bey kadar bir ümmi hiç olmamıştı; son derece bilgisiz, Deniz Baykal'ın hediyesidir.

Kılıçdaroğlu'nun tezgahı: Cehepe

Herhalde yanındakilerden birisi "kibrit" dedi, hibrit anlamış olmalıdır, "hibrit demokrasi" kötü değil ki; "melez demokrasi" demektir ve melezler güzeldir.

İlaveten, bütün demokrasilerin melez olduğunu biliyoruz.

Fransızca, "Dictionnaire des Mots Abstraits", hybride için katır örneğini veriyor, la mule est un hybride de la jument et de l'âne, babası eşek, anası kısraktır ve hibrit diyoruz. Baba bir tür, ana bir tür, katır çıkıyor, kötü diyemeyiz. Güzel, bu sözcük, hybride, uygun düşmüyor, yalnız aynı dictionnaire, hybride ile özdeş olarak, "batard" kelimesini veriyor, "piç" anlamındadır.

Ve çok yerindedir, Kemal Bey'in tezgahında cehepe, piçleşme sürecine girmiş durumdadır.

Kılıçdaroğlu'nun sadece vücudu cehepe'dedir. Elverişlidir.

*** *** ***
2002 Seçimi : Darbe içinde darbe!

Buradayız ve devam ediyorum, Doğu Yoldaş'ın tümüyle katıldığım bu iki incelemesini ancak bazı tarih bilgi ve hatırlatmaları ile destekleyebilirim. Mecburum, telgraf çekiyorum.

Bir, 2002 Kasım Seçimi, "darbe içinde darbe" olmuştur, hem hükümet akepe'ye verilmiş ve hem de Türk Silahlı Kuvvetleri'nde, Doğu'nun nitelemesi ile, "Ergenekon Tertibi" için stratejik görevlendirmeler yapılmıştır,

İki, aynı yılın sonunda, Erdoğan ile Baykal, Beylerbeyi'nde, bir balıkçıda buluşarak, Türkiye'nin İslamizasyon haritasını çizmişlerdir. Baykal, Erdoğan'ı Meclis'e sokma taahhüdünü yapmış ve vermiştir; anayasa değişikliği ve Siirt Seçimi bu cümledendir.

Üç, büyük hukukçularımız, Sabih Kanadoğlu ve Nuri Alan, buradaki kanunsuzluğa şiddetle karşı çıktılar, kitaplarımda var. Baykal'ın cehepe'si kanunsuzlukta ısrarlı olmuş ve yerine geçen Kılıçdaroğlu, "şecaat arzederken merd-i kipti sirkatin söyler" misli bununla övünmüştür. Pek bilgisiz ve çok inançsız olduğunu tekrarlıyorum.

*** *** ***
Karışan isimler : Cehepe / Akepe!

Dört, 2007 Seçimi'ni, Baykal'ın cehepe'si, doğrudan doğruya akepe'ye verdi; o sıralarda sky tv'de program yapıyordum, ısrarla "veriyorsunuz" dedim, davet ettim, hiçbir sonuç alamadık. Cehepe önemli hiçbir şey yapmadı, Deniz Baykal, seçimlerin en can alıcı haftasını Cenevre'de geçirmişti.

Beş, Referandum hediye edilmiştir, Ulusal'da program yapıyordum; Kılıçdaroğlu, hem bir "Recep Bey" edebiyat ile yetindi. Anayasa'nın ve Anayasa Mahkemesi'nin tehlikede olduğunu ağzına dahi almadı. Kartlarla çalışıyorum, not almıştım, bugünü istiyordu ve referandum için oy vermeyeceğini bekliyordum, kayıtlıdır.

Artık çok net düşünüyorum, bağı ve sözü var. Bir cumhuriyet karşıtı ve bir Ordu düşmanı diyebiliyoruz.

Piçleşen bir cehepe işindedir.

*** *** ***
Kılıçdaroğlunun ufku : Akepe!

Ancak bu kadar korkak olabileceği hiç aklıma gelmemişti; Meclis'in bir salonuna toplandılar, emin olmadıkları bir fezleke için ağladığını gördüm. Burada tam bir itirafçı misli konuşuyordu, "darbe'ye karşıyım" ve "cunta'ya karşıyım" türünden, akepe nutkunu tekrarlıyordu; darbe veya cunta iddiaları, akepe'nin dilinde ve Fethullahi gazetelerin sayfalarındadır. Kılıçdaroğlu, kendisi için fezleke hazırlanan mahkemeleri, iktidarın emrinde görüyor ve sadece "bir tiyatro" diyordu, güvenmemektedir. Pek haklıdır.

Ancak, bir gün sonra, holding sahibi, tekstilci, muhtemelen merdiven altında çalışan küçük çocukların emek ürünlerini pazarlayan Aydın Ayaydın'ın hesabından gazetecilere verdiği yemekte, "Genelkurmay'da hükümete karsı andıç hazırlanması doğru olmaz" diyordu; akepe'nin, İlker Başbuğ'u tutuklayan yargıçların iddia ve hükmünü tekrarlamaktadır.

Bu kadar bilgisiz bir insanın cehepe başında olması, gerçekten utanç vericidir.

"Andıç" denilen, yıllardan beri var olan ve Silahlı Kuvvetler'in iç haberleşme ağıdır ve burada, gazetelerde yayımlanan bazı irticai yayınlar da toplanmaktadır.

Çok açık, çok açık, Kılıçdaroğlu, akepe'nin yaptıklarının hepsini tasdik etmekte ve çok zaman fazlasını istemektedir. Fazlası var.

*** *** ***
Büyükanıt Dolmabahçe'de!

Ve tekstilci kârları ile yediği ve yedirdiği yemekte duramadığını görüyoruz.

Söylediği şudur: "Büyükanıt'ın da yargılanması gerekir. Bunu daha önce de hep söyledim. Fakat Dolmabahçe var. Dolmabahçe, Büyükanıt'ın dokunulmazlığıdır."

Doymuyor, İlker Paşa'dan sonra Yaşar Paşa’yı da hapse göndermek istiyor; söylediklerinin hepsi gerçek dışıdır.

Dolmabahçe'de Yaşar Paşa çok doğru iş yapmıştı; bunu zamanında Güneri Civaoğlu yazdı ve ben Ulusal Kanal'da, buraya gelmeden önce inandırıcı bir şekilde dillendirdim. Dolmabahçe'de, Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı'nın, eşi türbansız Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı talebini kabul etti.

Meclis başkanlığına Köksal Toptan ile uyguladılar ancak sonra döndüler. Yaşar Paşa'ya gelince, başka nedenlerle talebinde ısrar edemedi, hepsi işte budur.

*** *** ***
Epilepsiden balyoz macerasına!

Bir dokunulmazlığı var mı, Büyükanıt, balyozlu bir macera ile Erdoğan, Güven Hastanesine yatırıldığı zaman, müdavi nörolog Sümer Hocam aniden ölmüştü, Erdoğan'ı yoğun bakımda gören komutandır. Varsa, hayatta kalırsa, dokunulmazlığı ancak budur.

Bu bir, ve peki ne olabilir; "Hasan Dağcı Meselesi" ile ilgili olabilir ve "iki" diyoruz.

Benim "Epilepsi ile Orgazm" kitabımın 214. sayfasında izi mevcuttur.

Kemal Kılıçdaroğlu'na gelince, "üç", yakın bir zamanda, tantana ile, Erdoğan'a, "tanıyor musun" demiş.

Zenginlikten söz etti ve sustu. Dört, ne oldu; kafası akepe'dedir ve umuyoruz akepe'de olan sadece kafasıdır.

*** *** ***
Herkesin bildiği sır!

Deniz Baykal da biliyor, o gün, balyozlu Güven Hastanesi Günü, Yiğit Bulut, ben yanımdaydı, bir ara gitti, Deniz Baykal konuştu, "bitti" ve geldi, konuşmayı bana aktardı. Deniz o gece çok sevinçliydi sonra "unuttu"; öyleyse, bunlar, Baykal ve Kılıçdaroğlu aynı yerde duruyorlar.

Ama cehepe'de piçleştirme işi sürüyor.

Ve ben de, devam etmek üzere, burada kesiyorum.

Yalçın KÜÇÜK - 27 Ocak 2012 - Aydınlık