Eskiden olsa analizler yorumlar gırla giderdi, yoksa şaşkınlık henüz atlatılmış değil mi?
Ama olsun az da olsa cumhuriyet mitinglerini yorumlamaya çalışanlara rastlıyoruz.
Mesela Radikal Gazetesi’nden Ezgi Başaran hanım, yakın elit dostlar çevresi ve eski Radikal 2 tayfasından sosyolog (imiş) Aksu Bora hanımla bir güzel röportajını yapıverdi, eline sağlık diyelim.
Aksu Bora sosyoloji bilse otuz yıldır eşi Tanıl Bora’yla çıkardıkları dergiler hiç değilse bir kez olsun birkaç bin kadarcık satma başarısı gösterirdi. Ama sosyologdurlar konuşurlar, ne diyelim Allah başımızdan eksik etmesinler.
Ezgi hanım, doğal bir refleks olarak BDP yürüyüş eylem yaptığında BDP’lilerden görüş alıyorsunuz, İslamcılar bir şey yapsa pek tabii İslamcı fikre yakın olanlardan alıyorsunuz, peki Cumhuriyetçiler miting yaptığında işler neden sarpa sarıyor ve cumhuriyet ve Kemalistlere küfreden insanlardan görüş alıyorsunuz, bunun sebebi nedir?
Yürüyüşe katılmış ya da destek vermiş milyonlar içinde bu yürüyüşü yorumlayacak kadar zekası olan okumuşluğu olan tek kişi yok mudur? Ya da meydanlarda yürüyen milyonlar içinde neden yürüdüğünü bilen bir aklı başında insan yok mudur? Bu yürüyüşler ne anlama geliyor’un karar makamı yine sizin elit dost çevreniz mi olacak?
Bunun sebebi tahminim bir alışkanlıktır, geçenlerde Ahmet Hakan yürüyüşte atılan gaz bombaları üzerine canım biraz da Kemalistler gazın tadına baksın diye birkaç cümle sarf etti, sanırım aceleye getirdi, ama bu ‘acelecilik’ ne kadar kötü…
Muammer Aksoy’dan Üçok’a Hablemitoğlu’na Mumcu’ya hepsi kapılarının önünde öldürülmüş ‘Kemalist’ bir kadroyla alay eden hanım hanımcıkla töhmet altında bırakan bir cümle bu.
İnsan hızlı yazınca unutuyor, bahsi geçen Kemalistlerin et parçaları duvarlardan kazınarak toplandığını, ama hızlı yazınca bir tuhaf Kemalist imgesi inşasına katkı da istemeyerek de olsa böyle böyle şekilleniyor işte.
Aksu Bora adlı sosyologumuz da Kemalistler için İslamcıların kullanmakta olduğu yaftalayıcı damgalayıcı tek partici, elit, vs. tanımlarını bir güzel sürdürüverdi.
Oysa bugün geniş kitleler için Kemalizm’in öne çıkan ve kabul görmüş iki büyük değeri, bağımsızlık ve yurttaşlık’tır.
Kemalistler niçin marjinalize olmuyor’un cevabı da burada saklı, herkes için insanlık için her ülke için hepimiz için vazgeçilmez iki kavram, bağımsızlık ve yurttaşlık’ta aranması lazım. Ama böyle olmuyor. Kemalistler kıpırdamasın hemen bilindik suçlayıcı ideolojik küfürler gırla gidiyor, üstelik bilmiş sosyolog sıfatları altında ve bu iki soylu kavram bu sosyologlarımızın ağzından zinhar çıkmıyor.
Dünkü ve bugünkü yürüyüşlerde yana yana gelen milyonlarca insanı bir arada tutan ortak değer işte bu iki kavramda saklı: bağımsızlık ve yurttaşlık.
Yani ‘bütün fikirleri bağlayan ortak iplik’ bu iki kavramdır, bağımsızlık ve yurttaşlık.
Peki neden bu iki kavramı Kemalistler söz konusu olduğunda hiç kullanmıyor ve hala Amerika ve cemaat ve iktidarın Kemalistleri tutuklarken operasyon yaparken ve hala kovalarken kullandığı ‘yaftalayıcı’ kelimeler seçiyorsunuz?
Kim söylemişse bu lafı güzel söylemiş, felsefe mezarlığı kavram yerine kullanılan analojilerle (benzetmelerle) doludur, diye.
Yaşadığımız çağda ‘yurttaşlığı’ ve yurttaş haklarını kimse marjinalize edemez.
Ama işte gördünüz ülkeleri ve siyasi hükümetleri zayıf bulup ‘etnikçilik’i ‘mezhepçiliği’ dahi ‘özgürlükten’ sayan bir takım bilmiş sosyolog ve yazarların çoğu çoktan marjinalize oldular.
Yalçın Küçük mü anlatmıştı, Mithat Paşa yargılanırken önüne koyulan iddianameyi okur ve şöyle der, bu iddianamede doğru iki şey var, birincisi girişteki besmele, ikincisi, sonundaki imza… Bugünlerde bu iki doğru şeyi dahi bulamıyoruz.
Heıdegger’ın lafıdır, tartışma bir şeyi korur savunur, bu yüzden düşünceye hizmet etmez.
Ülkenin hukuksuz operasyon ve tutuklamalarla en karanlık günlerini yaşadığı bugünlerde milyonlarca insanın meydanlara akması bir yüksek halk duyarlılığının sergilenmesi açısından sosyologundan yazarına herkes için büyük bir sevinç kaynağı olmalıydı, olmuyor, çünkü sosyolog sıfatı taşıyanlar dahi bu en karanlık günlerde ideolojik reflekslerinden bir türlü kurtulamıyor.
Tam tersine bu güzel teyzelerin amcaların gençlerin bağımsızlık ve yurttaşlık için yola çıktığı yürüyüşlerden birileri çok rahatsız, hemen yaftalamak hemen önünü kesmek hemen çirkinleştirmek için harekete geçiyorlar.
İnsan, bu yaşlı teyzeler dahi gaz bombalarını göze alıp meydanlara çıktığına göre, bu sosyologlar da hiç değilse ideolojik reflekslerini birkaç günlüğüne dondurup, kendilerini birazcık ‘düşünce’yle meşgul etseler diyor.
Ezgi hanımcığım, gelmiş geçmiş bütün tarihlerin en büyük iki siyasi kavramıdır, bağımsızlık ve yurttaşlık. Aklınızca bu iki kavramı kurda kuşa yedireceğinizi yakın dostlarınızla leşini çıkartacağınızı sanıyorsanız, benden söylemesi, kendinize ederseniz, yoksa, elit dostlarınızla çene çalmanıza kim ne diyebilir?
Nihat GENÇ - 05 Kasım 2012 - Odatv