Erdoğan ve Öcalan’ın kaderleri, neden birbirlerine bağlı ?
Kader sözcüğü; oldukça öte dünyayı anıştıran, dünyevi olmayan bir içerik taşıyor. Siyasi olarak akıbetleri birbirlerine bağlı desek, diyeceksiniz ki, bu sözcük de pek dünyevi değil.
Dikkatinizi çekmiştir. Birkaç gündür, Öcalan reklamları ile karşı karşıyayız. Kandil ve BDP, tu kaka, Öcalan şahane gibisinden. Başta Hürriyet bu yağcılığı yapıyor.
Yıllarca, PKK’nın düz ovada siyaset yapması söylendi. Sonra, Amerika ile Amerikancı hükümetler döneminde, PKK’nın uzantıları ile mecliste siyaset yapıldı.
Bu aşama geride kaldı.
Amerika ve AKP şimdilerde diyor ki, siyasi uzantıları ile görüşmem. APO’nun kendisi ile görüşürüm. (Görüşmeler Çin’de olacak değil ya, Amerika’da veya İngiltere’de olur)
Daha önceki aşamalar bu aşamaya gelmek için kullanıldı.
Habur Kapısında PKK’lıları karşıladıklarında, sandılar ki, PKK’nın kendisi ile görüşüp anlaşma aşamasındadırlar. Bir de baktılar ki, içeride bazı paşalar ve subayların ve de, büyük bir kitlenin itirazı var.
Ha dediler. Bu paşaları ve itiraz edenleri esir alıp fiziki ve fikren mahkûm etmezsek, biz Öcalan ile görüşüp, onlara toprak ve devlet veremeyiz.
Peki, kaderleri, niçin birbirine böyle sıkı sıkıya bağlı? Çünkü ikisinin de varlığı Amerika’ya bağlı.
Kaderleri Amerika’ya bağlı olanların, zorunlu olarak varlıkları da birbirlerine bağlıdır.
Diyelim ki, bölünme konusunda, Amerika ile beraber orduyu bertaraf ettiniz.
Peki, Türk halkı ülkesinin bölünmesine hazır mı?
Ülke aleyhine sürdürülen, iç ve dış politika, yani PKK ve Suriye, AKP’yi tasfiye etme aşamasına geldi.
Onun için siyasi iktidarın başındakiler, ya herrü, ya merrü noktasındadırlar. Ya kaos ya iktidar.
Öcalan ile yapılacak görüşmeler artık, secim kazandırmaya yönelik geçici ateşkesler ile olabilecek gibi görünmüyor.
AKP Amerika’nın talimatları gereğince, bölünme işini nasıl gerçekleştirecek?
Anayasa değişmeden nasıl olacak?
Kafalarında ki şu; Başkalık sistemini nasıl Anayasa falan dinlemeden yürütüyorsak, bölünme işini de öyle yürütürüz. Zaten yasalara uygun bölüme mi olur? Olursa, yasalara rağmen olur.
Türkiye’nin yarısını öteki yarısına ve medya baskısını kullanırım ve bu Büyük Orta Doğu Projesinin bize verdiği görevi yerine getiririm.
Şimdi bu süreci yaşıyoruz.
Esas olan halkımızın bu plana evet dememesidir.
Başaramayacaklar.
Bülent ESİNOĞLU - 28 Eylül 2012
http://www.dunya48.com