Pazar, 08 Nisan 2012 18:31
Gaziler : Paşalarımızın halini görünce, halimize şükrettik!
Onların kanı bazen Gabar, Cudi, Herekol, Hayırsız dağlarında, Bestler Dereler bölgesinde , Irak’ın Kuzeyi’ndeki Zaho’da, Haftanin’de aktı.
Gözünü, kolunu, bacağını o dağlarda bıraktılar. İki bacağı da olmayan "yine şanslıyım ki gözlerim görüyor” diyor. Bir gözünü kaybeden, "Ne mutlu bana ki diğer gözüm sağlam” diye seviniyor.
"Balyoz” soruşturması kapsamında Hasdal Askeri Cezaevi’nde bulunan komutanların ziyaretçileri vardı. Kimisi Sivas’dan, kimisi Yozgat’tan, kimisi Balıkesir’den gelen 12 gazi Ankara’da toplanmıştı. Kendilerine İstanbul’da katılan 9 gazi ile birlikte Hasdal Cezaevindeki komutanlarını ziyaret edebilmek için izin almışlardı.
Komutan-asker buluşması!
Orada tutuklu olan komutanlar, onların komutanıydı. Herkesin bir komutanı, herkesin bir anısı vardı. Şırnak’ta görev yaptıkları dönemde Yılmaz Yiğit ve Süleyman Keleş hem Tümgeneral Ali Karababa’nın, hem de Ahmet Yavuz’un korumalığını yapmışlardı. Hedef oldular, ölümlerden döndüler. Şırnak’ın Bestler Dereler bölgesindeki Teketepe mevkiinde çatışma devam ediyordu. Yılmaz Yiğit, teröristlerin döşediği patlayıcının uzaktan patlatılması sonucunda kollarını, bir bacağını, bir gözünü kaybetti. Süleyman Keleş ise görmeyen gözleriyle, komutanlarını ziyaret için Sakarya’dan gelmişti.
Tutuklu generaller Nuri Ali Karababa da, Ahmet Yavuz da, kendisi için canını feda etmekten kaçınmayan, şimdi tekerlekli sandalyede hayatını sürdüren Yılmaz Yiğit’i, gözlerini kaybeden Süleyman Keleş’i görünce nasıl gözyaşlarını tutacaklar? Ağladılar ama demir parmaklıklar birbirlerine sarılmalarına engeldi…
Operasyon anılarını konuştular!
Yalnız onlar mı? Hakkari – Otluca’da mayın patlamasında bir ayağını kaybeden Ömür Demirel, Kuzey Irak operasyonunda bir ayağını kaybeden Ali Arman, göklerden paraşütü ile süzülerek inerken hedef olan ve şimdi tekerlekli sandalyede olan Ertan Acır, Cudi dağında mayına basan ve iki ayağını da kaybeden, Korgeneral Engin Alan’ın yiğit askeri Serdar Çelensu, Batman’ın Sason ilçesi kırsalında çatışmada vurulan ve iki ayağını da kaybeden İzzet Ertunç da oradaydı.
Kaçakçılarla girişilen çatışmada yaralanan ve kollarını kullanamaz hale gelen Şinasi Yalçın, hastanede olduğu günlerde kendisini ziyarete gelen Orgeneral Hasan Iğsız’ı ve eşini nasıl unutabilirdi? Hataylı Halil Başol Hakkari-Uludere Sarıziyaret jandarma karakolunda görevliydi. O da mayına bastı ve bir ayağını kaybetti. Kuzey Irak operasyonunda vurulan ve bir kolunu kaybeden Süleyman Yıldız da gelmişti.
Önceki gün Şimdinli’de Üsteğmen Ozan Şarlak şehit olmuştu. "Şeytan üçgeni” denilen Tekeli bölgesinde bir zamanlar Hataylı Hüseyin Sevik görev yapıyordu. İran sınırındaki Mirgeşen dağında teröristlerle girişilyen çatışmada yaralandı. Tam 16 yıldır tekerlekli sandalyede…
Koray Gürbüz ise Siirt-Karadağlar mevkiinde teröristlerle girişilen çatışmada yaralandı. İç organlarından bazılarını kaybetti. Koray, gazileri bir araya getiriyor, onların hak ve hukukları için çaba gösteriyor. Koray Gürbüz’ün komutanlığını yapmış olan Tümgeneral Ali Karababa’nın, Albay Mustafa Önsel’in duygularını siz tahmin edin.
Komutanlar onlara dedi ki…
Korgeneral Korkut Özarslan, gazisine dedi ki, "Biz burada aylardır yatıyoruz. Sizin gelmeniz bizim için öyle bir moral oldu ki bunu anlatmakta bile zorluk çekiyorum. Biz, şehitlerimizin, gazilerimizin haklarını nasıl ödeyeceğiz” dedi. Sonra, o komutanın gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Gazi ağlıyor, komutanı ağlıyor…
Tuğgeneral Ali Aydın, "İnanın arkadaşlar bize yapılan iftiradır. İddia edilen suçu asla işlemedik. Biz sadece kanunlar çerçevesinde bize verilen emirleri yerine getirdik. Vatanımız, milletimiz için üzerimize düşen görevi yaptık. O iftiraları atanlar, sahte belgeler üretenler bir gün mutlaka ortaya çıkarılacaktır” diyordu. Koca komutan akan göz yaşlarını askeri Koray’a göstermemeye çalışması ise boşunaydı… Koray’da, komutanı için ağlıyordu.
Rütbe kalkmış, tam bir silah arkadaşlığı!
Ertan Acır, cezaevindeki komutanlarını görünce tekerlekli sandalyesinden adeta kalkmak istiyor. İzlenimlerini anlatırken, " Hasdal’da büyük acıyı gördük. Eşleri, çocukları perişan bir durumdaydı. Bizlerin gelişi onları alabildiğine duygulandırdı. Komutanlarımız dim dik ayakta, birbirlerine kenetlenmiş, rütbe farkı kalkmış ve herkes tam bir silah arkadaşı olmuş. Silivri’de komutanlarımız için içimiz yandı. Kendi acımızı unuttuk, onların durumu bizi yakar oldu” diyor.
Komutanları yalnız cezaevinde değil, yargılandıkları Silivri mahkemesinde de gördüler. Komutanlarının eşlerine, çocuklarına sarıldılar. "Yanınızdayız, emrinizdeyiz” dediler. Göz yaşı mı? O, Hasdal’da, Silivri’de sel oldu…
Saygı ÖZTÜRK - 06 Nisan 2012 - Sözcü
http://www.dunya48.com