Bekir Coşkunlara "Çizmeyi giyin” önerisi !

Dün kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Benim gibi Bekir Coşkun hayranı olan okuyucuları, "Kemal Bey”e "Çizmeni giy” seslenişlerini unutmamışlardır.

Bekir Coşkun, Türkiye’de yaşananlar için, "Bu bir karşıdevrim” diyordu. "CHP Atatürk’e verdiği sözü tutamıyor” diye yakınıyordu.

Arkasından Kemal Kılıçdaroğlu’na "Çizmeleri giy” diye çağrılarda bulunuyordu.

*** *** ***
Çizmeleri hangi maksatla giyecek?

Peki niçin çizmeleri giysin, "Atatürk’e verilen sözü tutmamak için” çizme giymeye gerek var mıydı?

Kemal Bey’in ayaklarında Soros Vakfı’nın rugan pabuçları bulunuyordu.

Yanında Pensilvanya malı mes giyenler vardı.

"Kemal Bey” tarikat ve cemaatleri özgürleştirmekten Dersim’e kadar, Kemalist Devrim’in karşısında mevzilenmişti.

1930’ların devrimini inkâr ve karalamakla meşguldü.

Devrim 1930’larda yoksa, neredeydi?

YCHP, bir inkârın partisidir, yitirdiği çizmeyi mi giyecekti?

*** *** ***
Umudun örgütlenmesi!

Bekir Coşkun en sonunda Kemal Bey’den umudunu kesti.

Ancak bu kez de kendi umudu kesildi.

Çünkü "çizmeni giy” çağrısını yapacak adresi yanlış belirlemişti.

Oysa Türk Devriminin iki yüzyıllık Öncü geleneği, ayağından çizmesini çıkarmamıştı ki!

Onları görmezseniz, umutsuzluk kaçınılmazdır.

29 Ekim günü yüzbinleri Ulus’ta toplayanlar, umudunu yitirmemiş olanlardır.

Umut, örgütlemişti onları.

*** *** ***
Fazla mı geldi?

İşte Bekir Coşkun ” dostlar ayağa bakmaz ” edep ve erkânıyla o çizmeli ayakları görmedi.

Bakın daha bir ay önce, 15 Eylül 2012 günü, ne kadar umutsuz ve çaresizdi:

” Bir millet seyrediyor… ”

Kendisine özgürlük, bağımsızlık, kimlik, kişilik, onur, şeref, gurur ve bir yurt veren… devletini kuran yiğidinin silinmesine sessiz…

” Resimlerinin indirildiği duvarlar kadar umursamaz…

” Nankörlüğe razı…

” Demek ki bu millet hak etmedi Mustafa Kemali…

” Dünyanın sahiplenip hayran olduğu insan…

” Fazla geldi…’

(Cumhuriyet, 15 Eylül 2012)

*** *** ***
Teşkilâtsızlık hastalığı!

Hayır, fazla gelmedi!

Mustafa Kemal Atatürk, bu milletin yapabildiği kadar yapmıştır.

Bu milletin ürettiği teşkilâtlı önderdir, Harbiye sıralarından ölene kadar teşkilâtlı ve teşkilâtçıdır.

Bu milletin büyük devrim eylemlerinde yetişmiştir.

Onu yaratan, devrimin o deneyimleridir.

Ve ne yapmışsa bu milletin enerjisiyle yapmıştır.

Yoksa göksel bir sihirle değil!

Atatürk’ü görüp milleti görememek, bir Teşkilâtsızlık hastalığıdır.

Sevdiğim ve çok değer verdiğim insanlar bana kızmasınlar, kızsalar da bunları yazmaya devam edeceğim.

Çünkü bu milletin onlardan başka kimi var?

*** *** ***
Kime başvuracağız?

Yapamadıklarımız için sorumlu olan biz miyiz, yoksa onlar mı?

İşimizi onlar olmadan başaracak isek, ben bu yazıyı niçin yazıyorum?

*** *** ***
” Özel ” misin arkadaş?

Yaşadığımız tecrübelerden kendimiz için, bazı dersler çıkardım.

1. Yanlış adrese ” çizmeyi giy ” çağrısında bulunmayacaksın. Çizmeyi giyerse, İnönü ve Atatürk’e karşı savaşır veya alimallah Suriye’ye uçak yollar ve Beşar Esad’ı ipe gönderir.

2. Çizme giyilmesini istiyorsan, ilk önce sen çizmeyi giyeceksin. Herkese ” çizme giyin ” diye öğüt vererek, sen çizmesiz dolaşıyorsan eloğlu der ki, ” hani çizmen nerde, sen’özel’misin, ayrıcalıklı mısın? ”

3. Çizme giymeyi somut tanımlayalım: Çizme giymek, teşkilâtlı olmaktır; Öncü Parti’de görev almaktır; İşçi Partisi’ne girmektir.

*** *** ***
Bekir Coşkun’a çizmeyi giy önerisi!

Bekir Coşkun’un yazılarından çok şey öğrendiğim gibi, ” Çizme giy ” çağrısı yapmayı da öğrendim.

Ve Bekir Coşkun’a buradan 29 Ekim armağanı bir çift çizme yolluyorum.

O’na çok yakışacak.

Doğu PERİNÇEK - 04 Kasım 2012 - Silivri

http://www.dunya48.com