Çarşamba, 04 Nisan 2012 09:43
Çöküş İşaretleri!
Koca Osmanlı imparatorluğunu çökerten nedir?
Emperyalizm vaatlerine kanıp,gırtlağına kadar borca girmesi sonunda yarı sömürge haline gelmesi,dizginleri yabancılara teslim etmesi değil mi?
Düyun-Umumiye ne demektir?
Rus taraflısı kabul edilen Osmanlı’nın ise Mahmut Nedim Paşası’nın 1875’te biriken borçlarının yüzde 50’sinin ödeneceği vaadini yerine getirmesi yüzünden Yeşilköy’e dek dayanan mali anlaşmazlık bütün Avrupa’nın Ruslar marifetiyle Osmalı’yı sıkıştırmasının sonucu değil midir?
1878 Berlin Kongresi’nde Osmanlı delegesi Kara Todori Paşa’nın tüm itirazları boşa çıkmıştı.Düyunu Umumiye idaresi kanunu kabul edilmişti.Aslında Osmanlı’nın boynuna asılan bu ilk ölüm fermanı değildi.Önce 1838 İngiltere’yle yapılan ticaret anlaşmasıyla,gümrük kapıları tüm batıya açılmış ve batı sermayesi adeta Galata bankerleriyle yarış edercesinde o açılan kapıdan içeri akmaya başlamıştı.
1839 Tanzimat hareketiyle İngiliz Büyükelçisi Lord Stratfort Canning ve Büyük Reşit Paşa Tanzimat-ı Hayriye’yi (!) ilan etti.Bu hareketin adı halk dilinde çatal bıçak devrimiydi.Ne yeni hukuk düzeni getirildi,ne batı ne uygarlığı.Gelen sadece çatal bıçakla yemek yenmesini Osmanlı’ya öğretilmesiydi.Bir de borçlanma için yüzde 6 faizle istediğiniz kadar para alabiliyordunuz.
Düyunu Umumiye’nin el koyduğu ve Türk halkından alınan vergilerden,biriken borçlar için alınan para önce 2 milyon 500 bin liraydı.Osmanlı lirası tutarındaki geliri kontrol eden kurum 1911-1914 arasında tam 8 milyon 258 bin liraya çıkmıştı.Bütün devlet gelirlerinin %31.5’i Düyunu Umumiye’ye gidiyordu.Kurumda 8 bin 931 memur çalışıyordu.Taşrada idarenin 693 memuru vardı.Bu şu demekti:”Osmanlı’nın borcuna mahsuben tüm gelirleri artık Düyunu Umumiye’nin elinde ve kontrolündedir.” Savaş başladığında Osmanlı’nın borcunun haddi hesabı yoktu.
Atatürk’ün ödediği dış borç!
Mondros Mütarekesi imzalandığında Türk toprakları yabancıların elindeydi.Yani hacizde… Sonunda bu borcu, T.C. Hükümetleri kuruşuna kadar ödemiştir.Gazi şöyle diyordu: Yabancı sermaye ile ilişkilerini tanzim etmezseniz.Bağımsızlığınız yok demektir.
Şimdi bu durum nasıldır?
En son bilgi ve verilere göre 500 milyar dolar iç ve dış borç bulunmaktadır.Ne kadar uzak dursa da IMF,Türkiye’nin ya bizzat kendisi,ya da yaygın değerlendirme kurumları tarafından gözetilmektedir.
Bu duruma göre iktidarlar ABD ya da dostları ne isterse onu yapmaya zorunlu değil midir? Suriye’nin üzerine saldırmak için neden hazırlık içindeyiz? Bu sorumluluğu alarak sadece yılların dostu değil,en az üç milyar dolardan fazla ticaret yaptığımız Suriye’deki isyancılara arka çıkarak görkemli toplantılarla dahil oluyor hatta başı çekiyoruz.Başta ana muhalefet CHP ve diğer muhalefet lideri o topraklarda acı ve tarihi deneyimimiz olmasına karşın Suriye bataklığına girilmesine karşı çıkmıyorlar? Esat ailesiyle kardeşlik nutuklarıyla süslü bir dostluğu ABD ya da yandaşları istiyor diye düşmanlığa çevirmek kimin işine yarar? Elbette Suriye’den sonra İran’la bizi baş başa bırakıp hangi testinin daha sonra kırılacağını bekleyenler mi? Yoksa aile bağlarımız olan sınır komşularımızla dalaşmak iktidarın "suçlu telaşından mı?” ileri gelmekte?
Tuttunuz ki;bir komutan Türk askerini o bataklığa sürdü buna siyaset izin verdi! İsmet Paşa ve Atatürk’ün Suriye anılarını okuyan herkes bilir ki,hatta AKP’nin eski Dışişleri Bakanı emekli Büyükelçi diyor ki:
"-Böyle bir savaşta kaybeden Türkiye olabilir.Çünkü Suriye bir taraftan Kürt aşiretlerinin,diğer taraftan da Arapların bulunduğu tehlikelerle dolu bir yerdir.”
TSK kanatları kırılmış,komutanları hapiste morali yüksek olmayan bir silahlı güçtür.Korkulur ki;bu maceranın sonunda TSK,Ortadoğu’nun en büyük ordusu olma niteliğini kaybedebilir. Dahası:Başbakan Osmanlı ahfadından söz ediyor.Bilmiyor mu ki,bu ordu o bölgede,o batalıkta hep arkadan hançerlenmiş,yaralı ve şehitler vererek çekilmek zorunda kalmıştır. Libya’da, Yemen’de, Suriye’de tek kutuplu kabul edilen dünyanın süper devletinin emrine amade olmak, ancak bedel çok yüksek olan bir faturayı burnumuza sokacaktır. Ne tutkuları aklından büyük komutanların gelecek hesapları, ne de iktidarda kalmak uğruna ne yaptıklarını bilmeyen siyasetçiler bu vebalin altından zor kalkarlar.
Henüz geç değil. Aldığınız oylarla değil, halkın sesine kulak verin!
Bakın halk neler söylemekte, daha kim bilir ne süre yollar yürümekle aşınmaycak.
Kurtul ALTUĞ - 03 Nisan 2012 - Aydınlık
http://www.dunya48.com