Salı, 28 Şubat 2012 17:06
Casus Belli!
Türkçe kazus beli olarak telaffuz edilen Casus belli Latince bir ifade olup uluslararası ilişkilerde bir ülkenin savaşa girme nedenini belirtmek için kullanılır.
Türkiye 8 Haziran 1995’de aldığı bir kararla Yunanistan’ın Ege’de karasularını 6 milden 12 mile çıkarma kararını uygulamasını casus belli (savaş nedeni) olarak sayacağını ilan etmiştir. Türkiye Ege’de karasularının 12 mile çıkması durumunda ülkemizin yaşamsal çıkarlarının büyük zarar göreceğini çok haklı olarak değerlendirmiş, bu kararı vermiş ve bugüne kadar da bu karar Yunanistan üzerinde caydırıcı olmuştur. Türkiye bu casus belli (savaş nedeni) kararıyla amacının bir bahane ile komşusuna saldırmak olmadığını sadece yaşamsal çıkarlarını korumak peşinde olduğunu çok açık olarak göstermiştir.
ABD’nin 2003’de Irak saldırısı öncesinde ilan ettiği casus belli Irak’ta olduğu iddia edilen kitle imha silahlarıydı. ABD’nin Irak’ı istilasından sonra bir bakıldı ki, savaşın gerekçesi yalanmış.
Şubat 2012’ye geldiğimizde ABD, İran için nelerin savaş nedeni olduğu en yetkili ağızlardan ifade etmektedir. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta "İran’ın nükleer silahlara sahip olması kırmızı çizgimizdir" diyor. ABD Genelkurmay Başkanı ise "İran’ın Hürmüz’ü kapatması casus belli’dir" şeklinde basına beyanatta bulunuyor.
Esasında ABD’nin amacı Suriye’de olduğu gibi İran’da da rejim değişikliğidir. Bugüne kadar yapılanlar göstermiştir ki, İran’a askeri müdahale yapılmadan bu ülkede bir rejim değişikliğinin önünü açmak imkansızdır. Fakat İran bu şekli ile ABD’nin bölgeye yönelik emperyal ve hegemonik çıkarları için büyük tehdittir. ABD şu anda Rusya ve Çin’in elini kolunu bağlayarak, İran’a askeri müdahalenin yollarını aramaktadır. ABD halen çok zor ve aynı zamanda bölge ve dünya barışı için bir o kadar tehlikeli olacak bu savaş rotası üzerinde seyretmektedir. Umarım aklıselim galip gelir.
ABD ve İsrail’in İran’a karşı yapmayı planladığı bu savaşın meşruiyeti yoktur. İran’ın nükleer silah üretimine yönelik çalışma yaptığını gösteren hiçbir ikna edici kanıt bugüne kadar dünya kamuoyuna gösterilememiştir. Hürmüz İran’ın da kırmızı çizgisidir. İran "eğer beni ekonomik olarak çok sıkıştırır yaşam şansı tanımaz iseniz, bu dar boğazı ya hep beraber kullanırız ya hiç birimiz yaklaşımıyla, kaparım" diyor.
ABD ve İsrail tarafından İran’a karşı kısmen örtülü kısmen açık savaş başlatılmış durumdadır. İran asıllı iki kişinin Suudi Arabistan’ın Washington Büyükelçisine suikast planladığı, İsrail’in Tiflis, Bankok ve Yeni Delhi Büyükelçiliklerine yapılan bombalama eylemlerinin arkasında İran’ın olduğu iddiaları bu savaşın psikolojik harp bölümünü teşkil etmektedir.
İran, hava sahasında uçurulan istihbarat ve taciz amaçlı İnsansız Hava Araçlarıyla (İHA), nükleer araştırma merkezlerinde çalışan İranlı bilim adamlarına yapılan suikastlarla, balistik füze tesislerine ve bazı cephaneliklere yapılan sabotajlarla, kışkırtılmaya çalışılmaktadır. Suikastların ve sabotajların ihale edildiği Halkın Mücahitleri ve El Kaide terör örgütlerinin arkasında İsrail ve ABD olduğunu bilmeyen yok gibidir.
İran her geçen gün daha da ağırlaştırılan ve yaygınlaştırılan ekonomik yaptırımlarla köşeye sıkıştırılmaya çalışılmaktadır. İran için petrol dışsatımı hayati öneme haizdir. Bu gelir kaleminin azalması ekonomisinin çökmesine ve ülke içinde büyük zorluklar yaşanmasına neden olur. Yaptırımların etkisi ile İran Riyali düşmeye başlamıştır. Ayrıca petrol fiyatları da yükselmeye başlamış ve 126 dolar seviyesine ulaşmıştır. Biz dahil Avrupa ekonomileri üzerinde çok yıkıcı tesir gösterecek bu petrol fiyatlarındaki yükselişin psikolojik faturası da İran’a kesilecektir.
ABD ve İsrail bugün İran’ı köşeye sıkıştırarak ve tahrik ederek yapmak istedikleri saldırı için haklı gerekçe yaratmak istemektedir. Eğer İran Hürmüz’ü kaparsa ki bunu yapacağını deklare etmiştir, ABD İran’a hemen saldırmayacaktır. Körfezde konuşlu bulunan ABD ve NATO Deniz Kuvvetlerine ait mayın tarama ve mayın avlama unsurları ile Hürmüz’ü temizlemeye başlayacak, doğal olarak ta İran bu mayın temizleme operasyonunu icra eden gemilere taarruz edecektir. Bugün uluslararası hukukta en kabul gören ve meşruiyeti olan savaş kendini savunma halidir.
Aklıma geldiği için sizle paylaşmak isterim. Gerginlik artmışken ABD 5.Filosunun ağırlıklı unsurları ile Bahreyn’de hala ne işi var? Uçak gemisini niçin Umman körfezine emniyetli sulara intikal ettirmiyorlar? Orada çok kolay hedef olurlar. Yoksa 1941’de Pearl Harbor’da yaptıkları gibi yemleme mi yapıyorlar?
İran Silahlı Kuvvetler Komutan Yardımcısı geçen hafta "Eğer düşmanlarımızın ulusal çıkarlarımızı tehlikeye düşürmek istediğini hissedersek beklemeden harekete geçeriz" dedi. Bu açıklama ile İran "önleyici saldırı" (Preventive attack) yaparım diyor. Umarım bu açıklama 2 Mart 2012’de yapılacak seçimler nedeniyle iç kamuoyuna yöneliktir. ABD ve İsrail zaten bunu istemektedir.
Sevgili okurlar Suriye ve İran savaşı ne yazık ki yaklaşmaktadır. Bu savaşlar nasıl engellenebilir? ABD ve İsrail’den hangisi İran ile savaşı daha çok arzu etmektedir? Muhtemel bir İran savaşında esas hedef ne olacaktır? Sorularına cuma günkü yazımızda yanıt arayacağız.
Saygılarımla.
Türker ERTÜRK - 28 Şubat 2012
http://www.dunya48.com