Türkiye ekonomisi parmak ısırtıyor. Kredi derecelendirme kuruluşları arka arkaya not artırıyor. Borsa yine coştu. Yatırımcılar ‘Türkiye’ye güveniyoruz’ dedi. Başbakan yaptığı konuşmada, ülke ekonomisinin bir yıldız gibi parladığını söyledi.
Ekonomiden Sorumlu bakanlar Ali Babacan ve Mehmet Şimşek, IMF’ye yapılan son borç ödemesinin sevindirici olduğunu, Türkiye’nin önemli bir iş yaptığının altını çizdi ve meydan okudu: Canımız isterse borç veririz.
Şimdi sakin olun… Yavaşça televizyonunuzun düğmesini kapatın, kurgulanmış çakma haberciliği marifet sayan, okuruna göz göre göre yalan söyleyen gazetelerinizi bir kenara koyun ve gerçeği duymaya hazır olun.
Ekonomideki başarı söyleminin tam bir palavra olduğunu her fırsatta yazıyorum. Bunun gerekçelerini de, yine devletin resmi açıklamaları ve rakamlarıyla paylaşıyorum. Fakat bugün size çok daha büyük bir tehlikeden bahsedeceğim.
Bölgesinin ve hatta dünyanın en önemli güçlerinden biri olma potansiyeli taşıyan Türkiye’yi, burnu havada ve cahillik akan politikalar nedeniyle diri diri toprağa gömüyorlar. Bakmayın siz ‘şöyleyiz, böyleyiz’ palavralarına.
Gerçek şu ki, komşularıyla sıfır sorun politikasıyla yola çıkan ve bu sayede ekopolitik dengeleri lehine çevireceğine inanan ülke yönetimi, kısa süre içinde o kadar başarılı oldu ki, bilhassa güney sınırımızda savaşın eşiğine geldik. Şu anda iyi geçindiğimiz tek bir civar ülkemiz yok. Azerbaycan dahil..
Bölgesinde yalnızlaşan ve çözüm arayacağına agresif tavırlarıyla sonunda sopa yemeyi hak etmeye oynayan sokak çocuğu tavrıyla Türkiye siyaseten olduğu kadar, iktisaden de bölgesinin tek yalnızıdır. Suriye’den bile yalnız…
Yılları sair uygulanan Avrupa Birliği ile sürece baktığınızda ise, Avrupa’nın yıllara dayanan oyalama, karşılığında da taviz alma tavrını sürdürdüğünü görüyoruz. Bilhassa 2008 soygunundan sonra kendi derdine düşen, iflastaki ülkeleri, çaktımadan batırmaya çalışan AB’nin hiç bizimle kaybedecek zamanı yok.
Elbette fatura ödemeye niyetli değilseniz… Hoş ona bile Egemen Bağış’ın ‘Avrupa’nın yükünü biz sırtlarız’ sözleriyle talip bile olduk.
Doğal pazarınız Avrupa, ekonomik çöküş ile gücünü kaybediyor. AB bizi o kadar gözden çıkardı ki, ABD ile ikili ticaret anlaşmasına gidiyor. Elbette ABD’nin de tavrı ortaya çıkıyor. Hoş bakanların her ziyarette yeri göğü inlettikleri ABD ile ticaretimizin Amerikan ticareti içindeki payı da binde 5. Yani zaten bir şey değil.
Alternatif pazarlarınızdan Ortadoğu ile çaktırmadan bir gırtlaklaşma durumu ve Afrika’nın kuzeyinde ABD; İngiltere, Fransa üçgeninde ele geçirilmiş bir kapsama alanı. Türkiye yine dışarıda… Belki taşeronluk ve ayak işleri için kullanılacak. Ama dışarıda…
Kuzeyimize dönelim… Avrasya Ekonomik İşbirliği oluşturuldu. Son toplantısını dün gerçekleştirdi. Hani bizim İstanbul’un Fethi’ni kutladığımız gün, onlar koca bir coğrafyadaki işbirliklerini perçinlediler.
Rusya, Kazakistan, Belarus devlet başkanları Astana’da Kırgızistan ve Ukrayna’nın devlet başkanlarıyla buluştu. Yapılan basın açıklamasında gümrük birliğinden, tam ekonomik entegrasyona kadar bir dizi meseleden bahsettiler. Türkiye, burada da yok.
Çin, Hindistan, Japonya bölgesiyle zaten ekonomik ve politik hatalarımız nedeniyle aynı dili konuşamıyoruz. Neticede koca bir dünya, kendi içinde yapılan anlaşmalar ve ‘en büyük sensin’ diye kandırılmış ve her işte kullanılan yalnız bir Türkiye… İşte asıl tehlike bu ve ne yazık ki fotoğraf git gide kemikleşiyor.
Ama yandaşlara bakarsanız, dünyayı biz yönetiyoruz. Tıpkı En Kahraman Rıdvan gibi ya da sürekli Dilaver’den dayak yiyen Avni’nin dünyayı kendisinin yarattığını zannetmesi gibi.
Türkiye’ye ne yaptığınızı görmüyor musunuz? Çıkın şu lunaparktaki komik aynalar standından. Çıkın da görün halinizi ve koca bir devi ne hale getirdiğinizi…